eski kadın
dizimin dibinde bitti çaresizliğin.
anadan doğma bu,
üryan gelip gitmeyişin.
ipliğini üzerime dikişin,
kağıt tutuşturuşun dudaklarım arasına.
öyle inanılırmış sizin oralarda.
tuz avucunda un ufak,
eledin,
eledin….
başımın üstünde bitti duan.
-merakım fısıltılarında bu aralar-
su serpelim mermere paklansın.
kuru çalı süpürgenle,
eşiğinin önüne.
eşiğinin önü,
on kişiye misafirlik eder.
atalarından cümleni asarsın boynuma.
çamaşır ipine dolarsın yeni giysilerini,
ömrü uzundur.
duvar, boyunu geçerek örülmüştür.
avluna ayak basılmasın, kirli sanarlar seni.
ocağın altı daima ateş,
daima saat altıdır uykunu böler.
elinde bırakmadığın umut,
bebeğini gördüğünde son bulur.
kaçacak yerin kalmamıştır.
hatırında gizli hapishane yaşın.
beş çocuğun eteğinin altında,
savuşturuşun…
avuç açıp yalvarışın:
“güzel eyle sen büyüksün”
çayının tadı acı, gençliğin kadar.
ekmeğinin ateşi fazla kaçmıştır,
yanan yaşların kadar.
sana bir şiir yazdım eski kadın!
okudukça kurtulursun masumluğundan,
kederinden,
suçundan ve günahından.
çürüklerinden.
sana bir şiir yazdım,
eski kadın,
okudukça adını hatırla.