H. IŞIK CANKAT İLE OSMAN BALCIGİL SÖYLEŞİSİ

“ÇIĞ DERGİSİ YAZARLARINDAN HİKMET IŞIK CANKAT’IN OSMAN BALCIGİL SÖYLEŞİSİ”

Merhaba sevgili Balcıgil, 2019’da Beşiktaş Leman Kültür’de moderatörlüğünü yaptığım “Sabahattin Ali Bizimle” paneline konuşmacı olarak katılmıştınız.” Yeşil Mürekkep” adlı kitabınız ses getirmişti o günlerde. 27 Temmuz 2024’te Burhaniye 5. kitap fuarındaki imza gününüzde size yeniden merhaba demek çok hoş bir sürpriz oldu.

Sizinle biyografik romanlarınızla ilgili kısa bir söyleşi yapmak isterim, zaman ayırdığınız için teşekkür ediyorum.

HIC-Araştırma kitaplarınız, hikayeleriniz, denemeleriniz, romanlarınız var. Üretken bir yazarsınız. Ancak çok satanlar listesinde biyografik romanlarınız ön sıralarda. Bunu neye bağlıyorsunuz?

  • Doğrusunu söylemek gerekirse çok anlamlandıramıyorum. Biyografik romanlarım da aslında birer dönem romanı. Evet, bir kahramanın peşine takılarak anlatıyorum bir dönemi; ama nihayetinde yazdığım yine “arka planında tarih olan” roman. Dönem romanlarım da biyografik romanlarım da ezoterik ve dinsel romanlarım da bana göre aynı türden ürünler. Hikâye, novella, deneme kuşkusuz farklı türler; ama romanlarım bana göre aynı türde “arka planında tarih olan” romanlar. Biyografik romanlarımın neden daha fazla ilgi gördüğüne gelirsek; sanıyorum okuyucular seçtiğim karakterleri önceden tanıyorlar ve onlarla ilgili derinlere inmek istiyorlar. Bir de galiba ilk birkaç biyografik romanım büyük ilgi görünce sonradan yazdıklarım için teminat oldular. 

HIC-Kitap fuarında imza almaya gelenleri izleyerek biyografik romanlarınızı daha çok kadınların okuduğunu, kitaplarınız hakkında ayrıntılı yorumlar yaptıklarını ve okuyucuya zaman ayırarak onlarla çok sıcak bir iletişim kurduğunuzu gördüm. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

  • Okurlarım samimiyetlerini, içtenliklerini gösteren, okuma yazma düzeyi yüksek insanlar. Kadınlar, okurlarım arasında ezici fazlalıkta. Bunda belki ele aldığım kimse ve dönemlerin de etkisi var. Bilemiyorum. Öte yandan kadın okurlar erkeklere nazaran daha dışa dönükler. Beğendiklerini, beğenmediklerini, sevgilerini erkeklere göre daha rahat ve içtenlikle ifade ediyorlar. Bu çok hoşuma gidiyor. Çünkü, yazdığım bir kitapla ilgileniliyor, o kitap hakkında yorumlarda bulunuluyor olması çalışmalarımın boşa gitmediğinin göstergesi ve bu sanıyorum bütün yazarlar için çok değerli. Zaman ayırmak meselesine gelince; okurlarım kıymetli zamanlarından fedakarlıkta bulunup imza günüme, ellerinde birçok kitabımı taşıyarak geliyorlar, kuyrukta bekliyorlar ve hemen hepsi teşekkür ediyorlar. Bu büyük bir teveccüh ve karşılığında o ölçüde saygıyı gerektiriyor. Ben de saygıda kusur etmemeye çalışıyorum. Bırakın romancı filan olmayı, insan olmanın asgari gereğini yerine getiriyorum.

HIC- İlk biyografik romanınız “CELİLE” en çok satan kitabınız bildiğim kadarıyla. Sonrasında “Yeşil Mürekkep” (Sabahattin Ali), “İpek Sabahlık” (Suat Derviş), “Afife Jale ve Kızıl Çengi”(Cahide Sonku) geliyor. Neden Nazım Hikmet’i anlatmaya “PUTLAR YIKILIRKEN” ile değil de ilk önce “YEŞİL GÖZLÜ PARS CELİLE” ile başladınız?

  • Çok güzel bir soru bu. “Celile”yi yazarken kendi kendime hep “Bu Celile Hanım’ın kitabı olacak, kitabımda Celile Hanım’ı Nazım’a ezdirmeyeceğim.” dedim. Çünkü Celile Hanım tek başına bir roman karakteri olmayı fazlasıyla hak ediyor. Nazım bu nedenle “Ela Gözlü Pars”ta ikinci plandadır. Öte yandan Nazım’ın baskın kişiliği hep rol çalmasına yol açıyor. O kadar yetenekli, derin ve aktif ki Nazım’ın bulunduğu yerde başka hiç kimse görünmüyor. Ve tabii, Nazım Hikmet bir romana sığmayacak kadar büyük. “Putlar Yıkılırken”de de bunu tüm hayatını değil, hayatının bir dönemini ele alarak toparlamaya çalıştım. Ve “Putlar Yıkılırken”i bir biyografi değil, dönem romanı gibi yazmaya çalıştım. Çünkü istenirse, Nazım’dan bir değil birkaç dönem romanı çıkar.

HIC-Roman yazılırken bir kurgu üstünde hareket edilir, geçtiği dönemle ilgili bilgiler bu kurgunun içinde yoğrulur. Ancak biyografik roman yazılırken çok daha ayrıntılı bir çalışma gerektiğini; gerçek kişiler üstüne yazıldığı için hata yapma şansı olmadığını düşünüyorum. Arka planın iyi bilinmesi gerekli olmalı.  Zor ama gazeteci kimliğinizle keyifli bir yol seçtiğinizi söyleyebilir miyiz?

  • Evet, gazeteciliğim bana bütün kitaplarımı yazarken büyük bir avantaj sağlıyor. Dergiciliğim, ansiklopedi yazarlığım, televizyonculuğum, araştırmacı gazetecilik yapmış olmam romanlarımı yazarken bana büyük imkanlar sağlıyor. Bir kenarda biriktirmiş olduğum, bir başka deyişle heybemdekileri kullanma imkânı veriyor ve bu hakikaten keyifli bir serüven.

HIC-Biyografik romanlarınızda yakın tarihimizde iz bırakmalarına rağmen, unutturulan, bunu özellikle belirtmek isterim, unutturulan kadınları yazıyorsunuz.  Bu kadınların ortak özellikleri neler diye sorsam?

  • Bütün kadın karakterlerim yaşadıkları dönemde göz doldurmuş kimseler. Öte yandan haksızlığa uğramışlar. Düşünün şimdi Suat Derviş’i, Afife Jale’yi… Üzerlerinde tepinilmiş resmen. Buna rağmen, aradan bunca zaman geçtikten sonra, bugün onların ne kadar büyük işlevler gördüklerini teslim etmek zorunda kalıyoruz. Ortak yönleriyse, başarıya kilitlenmiş, mücadeleci ve arkalarında iz bırakmış olmaları.

HIC-Kitap adlarınız vurucu sözcüklerden oluşuyor. “Ela Gözlü Pars”, “CELİLE”, “İpek Sabahlık”, “Bir Suat Derviş Romanı”, “Nefesi Tutku Olan Kadın AFİFE JALE”, “Bir CAHİDE SONKU Romanı KIZIL ÇENGİ”… Biraz anlatabilir misiniz, kitap adlarınızı oluştururken sizi neler etkiliyor?

-Bazı kitaplar en başta koyduruyorlar isimlerini. “Yeşil Mürekkep” böyle mesela. “İpek Sabahlık” da öyle. Gazetecilik yaptığım yıllarda da başlık koyma faslına en son gelirdim. Bazen yazarken başlık aniden gelir aklınıza. Kitap çalışmalarımda da böyle oluyor. Dediğim gibi bazı kitapların adını daha okumalarımı yaparken koyuyorum, bazılarının isimlerine dair arayışlarım baskı gününe kadar devam ediyor.

HIC-5. Burhaniye Kitap Fuarı’nda son kitabınız “YAĞMUR ÇİSELİYOR” adlı romanınızı imzaladınız benim için teşekkür ederim.  Kapakta “tarihe yüzde yüz sadık kalarak nefes nefese bir casusluk, macera ve aşk romanı” yazıyor. Kitap, Nazım Hikmet’in “Simavne Kadısı oğlu Şeyh Bedreddin Destanı”nından “Yağmur Çiseliyor” adlı şiirle açıyor kapağını bizlere. Sonrasını okumaya başlayacağım. Umarım, bu kitabınızla ilgili bir söyleşide yeniden buluşuruz.

-Büyük bir zevkle “Yağmur Çiseliyor” hakkında konuşmak isterim. İlginiz için teşekkür ederim. Sevgiler.