AYKUT AKGÜL/KOĞUŞ

Koğuş

kan içinde ezilenler;

varsa bunca suçu üstümden alacak olan

ve siroza bağlamadan bunca arbedeyi

alın üzerimden şu insanları!

ben dün gece öldüm en son!

sana hiç öğretmediler mi?

kanlı eldivenlerin yerini yalnızca iki kişi bilir daima;

biri kullanan,

diğeri kullanmak istemeyendir.

çek şu neşteri aramızdan;

çünkü benim kimseyi buradan çıkarmaya niyetim yok!

psikiyatri bir yalan!

dalak sancıları ise gerçek,

ezelidir açan bütün çiçekler,

koğuşa son dokunuşlar,

kulampara ve oligarşi,

biraz bozuk diyorum sadece kalbindeki aksağan.

muşambalar ve sessiz bir kıskanç,

burada maziden bahsediyorum.

dallarına konmuş cesetler bu resimdeki gözlerimin

ellerinde leylekler ve tsunamiler

sana son ültimatom!

acelem yok, sabrımda!

kirlidir bütün bıçaklarım artık,

haz başkadır diyor bana,

koridorlar başka, herkes kadar anlamıyorum kurduğu cümleleri

en sevdiğim seslerdendir dünya.

yaşama arzusunun yasaklı şarkıları,

seri katiller karizması,

günahın azdırdığı elementler,

aralarından yalnızca bir kişi ölecek elindeki resimlerin

yağmur için geri sayım başladı,

bense gök gürültülerini bekleyeceğim yeniden doğmak için

birini çok sevmek,

koskocaman bir dağı patlatmak gibidir.

eski bir beden,

eski bir saflık,

eski bir hafıza kaybı

ve her şeyin en mükemmel yanıyla söylüyorum bunu sana

beni bırakma!

bıraksaydı koşacaktım,

sarıldı, havaya uçtum.