ÇIRILÇIPLAK BİR YALNIZLIK
Yaşam başlar ve biter. Nasıl başlayıp nerede sona erdiği değil, ikisi arasına neler sığdırabildiğin önemlidir aslında.
Amin Maalouf
Her birey için farklı bir anlam taşıyan yaşamdan kopma, zorunlu olmadıkça üzerinde konuşmak istenmeyen bir konudur. Sevdiklerimizi yitirdiğimizde yüreğimizin sızladığını duyumsar, ölümün o soğuk yüzüyle karşılaşınca biraz olsun durulur, kısa bir süre sonra da hiçbir şey olmamış gibi her şeyi unutup günlük yaşantımıza geri döneriz.
***
Bireylerde varoluşsal kaygıya neden olan bilinçaltımıza acımasız bir gerçek olarak yerleşen ölümü düşünmek istemeyişimizin en önemli nedenlerinden biri korkularımızdır. Korkularımızın temelinde çoğunlukla iye (sahip) olduklarımızı yitirme düşüncesi, sevdiklerimizi bir daha görememek korkusu, yalnızlık duygusu yatar.
Sevdiğim insanlar
Hepsi toprak oldular
Yalnızlığın dibindeyim
Issız bir yerde asılı yüreğim
Değişmez yolum
Geriye kalan, bir tek gömüt taşım…
Ölüm, geri dönülmezliktir.
***
Canlılar doğar, bir süre sonra da yaşamdan koparlar. Ölüm, bu yerkürede her canlı için ötelenmeyen tek gerçektir.
Ölüm, sonsuzluktur.
Lukretus der ki:
“Ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum; o zaman korkacak ne var? Bu durumda korkmak, ahmaklıktan başka bir şey değildir.“
***
Ölümü içselleştirmek, ölümden korkmamak, ölüm bilincine varabilmek, yaşamımıza kuşkusuz varsıllık katacaktır.
***
Kendisini bu gerçeğe hazırlamayan, ölümle yüzleşmekten kaçınan her insan, yaşamı boyunca mutsuz olur. Yaş aldıkça bu kaygı daha da artar.
***
Unutmayalım; varsıllık ve gönence içinde yaşayan da yoksullukla boğuşan da bu yaşamdan eşit koşullarda gider.
***
Ne acıdır ki doğanın bir parçası olan insan, yaşamdan kopma zamanı geldiğinde birkaç metre bez parçasına gereksinim duyacağını bilmezlikten geldiği gibi yaşamı boyunca uğruna acımasızca savaşım verdiği tüm yalancı varsıllığını bu yerkürede bırakacağı gerçeğini kabullenmekten de kaçınır.
Oysa ölüm, eşitlikçidir.
***
Saygın Düşündeşlerim
Gövdesini kaplayan ölümcül ura bu akşam yaşlı bakım yurdunda yenik düşen Lora’yı yarım saat önce son yolculuğuna hazırladım.
Boynunda asılan kolyesini, küpelerini, incelmiş yüzüğünü çıkarıp komodinin üzerinde bulunan kutuya sessizce bırakıp soğuyan gövdesine son kez dokundum.
– İşte, dedim, işte yaşamın gerçek yüz’ü…
Çırılçıplak bir yalnızlık!
İçime akıttığım gözyaşlarıma, ışıklığa vuran yağmur damlaları eşlik ederken sessiz ağlayışlardaydım.
Dölyatağına düştüğünde yalnızdın
Suyunu sevginin kaynağından içtin
Yerküreye çıplak geldin, çıplak gideceksin
Varsıllığına aldanma!
İnsan, keşke bu gerçeğe odaklanabilse. Dünya barış kokardı.
***
Her sabah gözgüye baktığımızda kendimize, “konuğu olduğum bu yerkürede ölümle yaşam arasındaki bu ince çizgiye bugün hangi güzellikleri katabilirim,” sorusunu sorabiliyorsak ne mutlu bize…
Ben, uzun süredir salt bu düşünceyle güne başlamayı ilke edindim.