Yazar Ş. Didem Keremoğlu ressam ve mimar Mehtap Özder ile Çığ Dergisi için söyleşiyor.
Ş. Didem Keremoğlu: Hoş geldiniz Mehtap. Resimdeki yolculuğunuzun nasıl başladığı ve bugün geldiğiniz yere söyleşinin devamında elbette değineceğiz. Ama öncelikle bu yaz Bodrum’da açtığınız kişisel serginizin teması, “Kaybolan Nişan Taşları” üstüne bizi aydınlatın lütfen. İstanbul’u sokak sokak dolaşarak ve üstelik seneler süren bir çalışmayı resme olduğu kadar yazıya da döktünüz. Niye bu çaba?
Mehtap Özder: Hoş buldum Didem. Öncelikle teşekkür ederim bu üstünde ince düşünülmüş sorular için size ve bu söyleşinin yer alacağı Çığ Dergisi’ne. Bildiğiniz gibi ben aynı zamanda mimarım. İstanbul’da katıldığım bir proje ihalesinin içindeydi Ok meydanı nişan taşlarının, röleve, restitüsyon ve restorasyonunun yapılması işi. Bu ihalede, İstanbul İstiklal Caddesi üzerinde olan tarihi Mısır Apartmanı’nın da projesinin hazırlanması da vardı. 15000m2 gibi bir alana sahip bu büyük metrajdan sonra, 32 adet nişan taşının, röleve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin hazırlanması çok zaman almaz, diye düşündüm. Yanıldığımı epey sonra anladım. Zira projenin tamamlanması tam üç yıl sürdü. Bu çalışmalar sırasında Okmeydanlılarla da yarenlik etme fırsatım oldu. Gördüm ki bu insanlarla nişan taşları arasında bazı derin bağlar oluşmuş. Okmeydanlı mahallelerin insanları, nişan taşlarına bazı kimlikler vermişler. Bu eserler bazen dilek taşı bazen öcü taşı bazense hoş geldin taşı olmuş. Onların yanında sofralar kurulmuş, sohbetler edilmiş, misafirler ağırlanmış, etrafında çocuklar oyunlar oynamış. Kısacası bu taşları hayatlarına almışlar.
Nişan taşlarının, geçmişten günümüze gelene kadar uğradığı kayıpları, çarpık kentleşmeye yenik düşmesini, zamanın içinden geçerken uğradığı değişiklikleri bir mimar olarak zaten belgelemiştim.
Ancak bu taşların yitip gitmesine gönlüm razı olamadı ve ressam olarak bende bıraktıkları izleri tuvalime dökmek istedim. Çevrelerine kattığı ihtişamı renklerle de anlatmaya çalıştım. Böylece, “HAFIZALARA DOKUNAN IŞILTI” ismini verdiğim sergimin de teması doğmuş oldu. Ayrıca bu taşların Ok meydanlılarda bıraktığı izleri de hikayelere döktüm.İstedim ki bu tarihi değerlerden bazıları kayıp olsa da benim resimlerimde ve metinlerimde yaşasın.
. Mimarsınız. Resim sanatı ile mimarinin arasındaki bağı bize en yalın haliyle nasıl tarif edersiniz?
Mehtap Özder: Mimarlık eğitimi ile resim eğitimi arasında bazı teknik ilişkiler var. Perspektif, oran, orantı, altın oran, önde arkada olmak, çizgi ve renkle düşünceleri anlatmak gibi kavramlar bunlardan bazıları. Her ikisi de üretimlerinizi insan yaşamının içine katıyor ve her ikisinde de yapıtı kalıcı hale getiriyorsunuz.
Tasarım, mimarlık ve resim için vazgeçilmez bir kavram. Gözlem, araştırma ve empati kavramı oluşturan temel unsurlar.
.Bir yapıt ortaya çıkarmak için felsefe ve sanat tarihinin de mümkün olduğunca kavramış ve özümsenmiş olması gerekir mi? Serginizde bu ikisinin de çok önde olduğunu düşünmekteyim. Özellikle her resmin altında yer alan metinlerinizde.
Mehtap Özder: Kesinlikle haklısınız. Felsefe ve sanat tarihi bilgilerinizden ve çeşitli araştırmalardan faydalanmanız gerekir. Nişan taşları projesinde bir bilim kurulu oluşturdum. Tarihi açıdan köklere inmek için Profesör Selçuk Mülayim, yapıtlar üzerinde yazıların tercümesi için Dr. Ali Rıza Özcan gibi biliminsanlarından da destek aldım. Felsefi kavramlar ise işin olmazsa olmazı. Oluşların nedenleri ve sonuçları, derinlikte yatan duygu ve düşünceler, ölümsüz oldurma çabaları ve içselleştirme önemli birer felsefi bakış açısı.
. Anlaşıldığınızı düşünüyor musunuz ya da bu aklınızdaki son şey midir? Sanatınızın anlaşılır olması.
Mehtap Özder: Anlaşıldığımı düşünüyorum. İnsanların resimlerime bakarak düşünebilmesi ve anlam çıkarabilmesi, bu ressam ne yapmış acaba, düşüncesiyle resmimin önünde vakit harcaması, çalışmamı kendisi ile ilişkilendirmesi benim için sanatımın anlaşılabilir olma tarifidir.
. Bugüne kadar ressam kimliğinizi, ressam Mehtap Özder’i çok öne çıkarmadığınızı düşünüyorum. Eğer öyleyse neden? Resme nasıl başladığınızı da öğrenmek isterim.
Mehtap Özder: Ergenlik yaşlarımdan itibaren, resim benim için duygularımı ve düşüncelerimi yansıtmak için bir araç oldu. Boyaların renkli dünyası beni hep büyüledi. Bir şeyleri ifade etmek için bir zemin, onları aktarabilmek için boya, kalem, fırça ve değişik objeleri bir araya getirmek… Üzüldüğümde, sevindiğimde, düşündüğümde çizdim ve boyadım. Resimlerime benden bir şeyler yüklemeye çalıştım. Bazen bir günde üç resim yaptım, bazen uzunca bir süre elime fırça almadım. Resimlerim kimi sevdiklerimin evlerinde anı oldu.
Resim hep yaşamımın tam içinde ve benden bir parça oldu. Her geçen gün resme olan sevgim arttı. Mimarlık, mesleğim oldu. Önemli bir disiplindir mimarlık. Mesleğim resimle paydaş. Bir yazar doğmadan önce nasıl kendi dünyasında kendini besliyor, okuyarak ve yazarak kendini geliştiriyorsa ki siz bir yazarsınız, anlıyorsunuz ne demek istediğimi, ben de resim yaparak kendi dünyamda piştim. Sonra öyle bir an geldi ki yaptığım resimleri insanlarla paylaşmak, paylaşarak çoğalmak, aktarmak istedim. Artık resim hayatımın vazgeçilmezleri arasında. Sergi ve diğer yollarla sanatseverlerle buluşmak ise çok keyif verici.
. Farklı sanat akımları arasında kendinizi hangisine daha yakın görüyor ya da hangisinde yol alıyorsunuz?
Mehtap Özder: Sadece bir akım içinde olmayı yaratıcık üzerinde bir engel olarak görüyorum. Konulara bağlı olarak yol kendiliğinden beni bir yerlere götürüyor. Ancak ekspresyonizm ve soyut kavramlarla duygu ve düşüncelerimi daha rahat ifade ettiğimi düşünüyorum.
. Yıllar boyunca bu projeye çalıştığınızı biliyoruz. Hayata geçirmek istediğiniz diğer projeler neler?
Mehtap Özder: Doğaya, insana, hayvana ve rüyalara dayalı temalar üzerinde çalışmalarım oldu. Ayrıca mimarlıktan gelen tecrübemle çarpık kentleşme, kentleşme, tarihi eserler konularında da çalışmalarım var. Ancak henüz bu eserlerimi sanatseverlerle paylaşmadım. Bu çalışmaları sergi düzenine getirerek yavaş yavaş paylaşmak istiyorum. Şu günlerde “DENİZ İNSANI MUTLU EDER” teması üzerinde çalışıyorum.
. Yaratma sürecinizin anlık olarak gelişmediği kanısındayım. Hep bir proje çerçevesinde ve temayı belirleyerek mi çalışırsınız? Resme başlamadan önce nasıl bir hazırlık süreciniz oluyor?
Mehtap Özder: Konu seçimlerim anlık oluşmuyor. Çalışmalarım beni bir yola sokuyor. Ancak tema seçimlerimden sonra resimler paletime dökülüveriyor. Ne derler, ilham perisi benimle oluyor. Duyguları ile çalışan bir insanım. Ama hazırlık süreci birçok gözleme ve araştırmaya dayanmakta. Bilgi ve gözlem ufkumu açıyor ve yaratım sürecime katkı koyuyor.
Sevgili Mehtap, serginizin tanıtım bülteninde yer alan cümlenizle söyleşiyi bitiriyorum.
“Tarihine sahip olan geleceğine de sahiptir.”
Yeni sergilerinizde buluşmak üzere…