MUSTAFA SÜTLAŞ/HARUKİ MURAKAMİ’NİN “RENKSİZ TSUKURU TAZAKİ VE HAC YILLARI” ROMANI ÜZERİNE

*Mustafa Sütlaş kendine özgü dil ve üslup özellikleri ile yazmaktadır.

haruki murakami’nin  “renksiz tsukuru tazaki ve hac yılları” adlı romanı üzerinden post-modern anlatı, okuma biçimleri ve çok satmak

“post-modern yazan ve çok satan”ların yapıtlarını “muz”a benzetiyorum. bu tür kitapları okuyan ve ondan bir şekilde yararlanan herkesin yaşadıkları ve maceraları da muzun serencamına koşuttur. neden böyledir biraz daha açayım: edebiyat yapıtları farklı okur tipleri için farklı biçimlerde okunur, dolayısıyla farklı sonuçlar çıkarılır. bizim buluşmalarımızda da bunların örneklerini görüyor, arkadaşlarımızın çok farklı değerlendirmeler yaptıklarını gözlemliyoruz.

düşündüklerimi belki de bu türün en ünlü yazarlarından birisi olan ve amerika’da yaşayan, japon asıllı yazar haruki murakami’nin  “renksiz tsukuru tazaki ve hac yılları” adlı çok satan romanını örnekleyerek daha iyi anlatabilirim.

edebiyat konusuna vakıf, “derin ve yakın okuma” yapan okurlar bu kitapta, kendi kişisel ilgi ve meşreplerine göre pek çok unsur bulabilirler.hele adları “kırmızı / mavi / ak / kara” ve “renksiz” olan beş metaforik kahraman varsa, bence ellerinde bu hikâyeden pek çok şey çıkarabilecekleri bir malzeme vardır denebilir. üstelik bunların her birisinin çok farklı ama yine özgün ve ona taraftar olanların sayısını çoğaltacak yan unsur ve boyutlara da sahiptir.

örneğin onlardan birisinin mesleği “çok pahalı bir araba satmak”tır. üstelik bu “kurgulanmış” bir arabadır. tıpkı edebiyat yapıtlarının günümüzde bu anlamda da kurgulandığı gibi. bu bağlamda çok satan kitapların bir özelliği de içerdikleri “gizli” reklamlarla yazarlarına ek kaynak / kazanç yaratmalarıdır. bu romanda da kurgusal hikâyeye uygun “atmasyon bir marka” değil, gerçekten çok pahalı bir araba markası sözcük olarak açıkça yer almaktadır. bunun karşılıksız olması düşünülemez. murakami bence çağdaş çok yazarların hepsi gibi bunu yapan bir yazardır.

kahramanlardan bir diğeri şirketlerin üst düzey yöneticilerini eğitme gücüne sahip bir şirketin kurucusu ve yöneticisidir. bu şirketin yaptıkları şirket çıkarları ile bireylerin özgürlük istenç ve arzularını birleştirerek, kârları büyütecek operasyonları yapabilme gücüne sahip olmalarını sağlamaktır, dahası bunu kişisel bir “üstünlük” gibi algılatarak yapmaktadır. üstelik bu kahraman günümüzde (kitabın yayınlandığı zamanları kastediyorum) yeni tüketim kampanyalarının hedefi olan özel bir gruba ait, “eşcinsel” birisidir. bu da çok satmanın unsurlarından birisidir.

üçüncü kahraman “yazar” olmak isterken bir seramik sanatçısına dönüşür ve çok güzel işler yapar, üstelik ülkesini terk eder ve finlandiyalı bir eş bulur, oraya taşınır ve iki güzel çocuk sahibi olur. burada da küreselleşmiş dünyada, ülke, vatan, aile, geçmiş vb. aidiyet hâllerinin bir anlamının olmadığını vurgulamaktır. çok kültürlülük ve dünya vatandaşı olmak “hit” bir durumdur. tabiî “parası olmak / zengin olmak” kaydıyla. yoksul ve göçmenler arasında olmak bu modele uymaz, o yüzden de romanın içinde yoktur.

dördüncüsü ise naif bir müzisyen ve müzik öğretmenidir. bu kahramanın ruh sağlığı bakımından sorunları vardır, arkadaşlarından birisinin kendisine tecavüz ettiğini ileri sürmüş, onu arkadaşlarının nezdinde ve onların da bilinçli katılımlarıyla mahkum etmiş ve dışlanmasına neden olmuştur. dahası bu tecavüz sonrası hamile kalmıştır ve o çocuğu arkadaşı ve ablasıyla işbirliği yaparak aldırır, dahası nasıl olduğu anlaşılmayan bir cinayete kurban gider. bu da “post modern anlatı”nın önemi unsurlarından birisi olan “polisiye unsurlar”a karşılık gelir. diğer yandan açıklığa kavuşmamış bir “psikolojik sorun kompleksi” romanı tartışmaya açarak daha çok gündemde kalmasını sağlayacak bir imkân yaratmaktadır.

renksiz olan kahraman ise intiharın eşiğinden dönerek, tren istasyonu yapma kurma düşünü gerçekleştiren, yalnız başına kalmak ve de kalmamak için elinden geleni yapan bunalımlı, parçalanmış bir kimlik yapısı içinde birisidir.

bu tür karakterler de günümüz dünyasının sıkıntıları içinde yaşayan pek çok kişinin özdeşlik kurabileceği nitelikte birisidir. dahası bu karakterler birbirlerine bir şeyler söylemeksizin birbirlerine “âşıktırlar” üstelik. kara renksiz’e, kızıl ak’a, renksiz hem ak’a hem kara’ya dair farklı duygular hisseden, üstelik bu iki kız arkadaşıyla birlikteyken, üçüncü birisine üstelik de bir erkeğin ağzına boşalma düşü görecek ve hep kendisinden büyük kadınlara yönelecek kadar “karmaşık”, takıntılı ve aşağılık kompleksi içinde olan birisidir de. bu özelliklerin her biri üzerine saatlerce konuşulan konulardır ama yazarın bunlardan söz etmenin dışında ne kendisinin ne de kahramanlarının ağızlarından kurdukları tek bir cümle ile tartışılmamakta, anlatılan durum içindeki etkileri irdelenmemekte, sadece sergilenmektedir. bu da post modern anlatıların temel özelliklerinden birisidir.

bu türün bir gereği olarak yazarın bize söyleyeceği bir şey, önereceği bir tutum, doğrulayacak ya da yanlışlayacak bir fikri yoktur ve bizim de ondan çıkaracağımız bir ders yoktur. çünkü olması istenen tam da budur. bunların tümü bir gazete haberinde okunmuş ve sadece o gazetenin o günkü gündeminden ibaretmiş gibi bir araya getirilen durumlardır. kısacası derin ve yakın okuma yapanların burada kendilerini kaptıracakları pek çok unsuru bu kitapta bulmak mümkündür.

hikâyeye biraz daha kendini kaptıran ve kendileriyle koşutluk kurabilen, dahası “özdeşlik kurarak bir anlamda arınmak” amacıyla okuyan kimi okurlar için de bu kitap amaçlarına, bulmak istediklerine oldukça uyan bir kitaptır. çünkü ele alınan temel izlek, “ne olduğunu ve ne olacağını, yani kendini bilememe ve bildiklerinden dolayı da bir ’aşağılık kompleksi’ olan bir kahramanın serencamının, varacağı yer ve başına gelecekleri düşünmek için de bu kitap iyi bir imkândır. tüm bunlarla alâkası olmayan sadece “zaman öldürmek” ya da “eğlenmek” için kitap okuyan çoğunluk için de, sonu hüsranla bitse bile bu kitap, en azından “du bakali n’olecek” demeyi alışkanlık hâline getirdiklerinden dolayı, gerek anlatımdaki akıcılığı, gerekse okuma kolaylığı, basitliği, dile getirmek istediklerini biraz da tekrarlarla dolu bir şekilde ve doğrudan söylemesi, kolay anlaşılabilirliği, hiçbir konunun derinlemesine irdelenmemesi nedeniyle bu kitap “iyi ve doğru” seçilmiş bir kitaptır, dolayısıyla tercih edilecek ve bu yüzden de çok satacaktır.

ne işe yaradığını da düşünmeli

peki hepsi bu kadar mı?

“muz”un hikâyesini yeniden anımsatmak istiyorum. bu tür işler doğrudan alıcısının “meşrebi”nin dışında da en az iki temel işleve daha sahiptir.

bunlardan ilki bu çabadan “kâr devşiren”lere yöneliktir. kitapla ilgili en genel araştırmalarda da görüleceği üzere bu kitap bir “para kazanma nesnesi”dir… çünkü yazarın adı ve amacı nedeniyle daha yayınlanmadan “piyasaya sürülmüştür”… gerçek yazarlar karınlarını doyurmak için kalemlerini kullansalar da asla “piyasa saiki”yle yazı yazmazlar, kalemlerini ele almazlar.

ikincisi ise bence, dünya düzenini planlayıp sürdürenlerin en çok korktukları unsur olan “edebiyat”a dair beklentilerinin yerine gelmesidir. onlar tarih yazımından bile bile önce gelen ve geleceğe dair kayıt düşen edebiyatın kendi eylem, edim ve isteklerinin ötesinde bir şeylerden söz etmesini istemezler…

murakami’nin bu kitabı kendisini yazı alanında var etmeyi düşündüğü yıllardan beri temel ilkelerinden birisidir: “fincancı katırlarını ürkütme!” murakami bu kitapta tam da bunları yapmıştır. o dünyada burada anlatılanlarla ilgili konularda bile hiçbir şey yaşanmamaktadır. ekolojik felâketler, ekonomik bunalımlar, bölgesel çatışmalar, açlık, yoksulluk, ayrımcılık, çalışanların hakları, kadınların çocukların yaşadıkları, küreselleşme ve sorunları vb. vb. yoktur. japonya’nın gündelik politikası bile o kahramanların da yazarın da derdi değildir, yazar da onlar da okuyan da steril ve güzel bir dünyada yaşamaktadır. bu ise edebiyat tacirlerinin yazarlardan istediği en önemli şeydir aslında.

çeşitli değerlendirme örnekleri

vikipedi kitabın algılanmasına ve değerlendirmesine yönelik de bazı veriler sunuyor. bunları söyledikten sonra onları da paylaşmak istiyorum:

eleştirel tepkiler genel olarak olumluydu ve bazı karışık yanıtlar da vardı. inceleme toplayıcı idreambooks, ona (11 ocak 2015 itibarıyla) 61 kritik incelemeden (48 olumlu, 13 olumsuz) ve 868 kullanıcı derecelendirmesinden (%76 olumlu) %73 meta puan verir.

meta-inceleyici tam inceleme, 20 basın incelemesini şu şekilde özetledi:

“gerçek bir fikir birliği yok; çoğu kişi bunu başarılı buluyor, çoğu da bu konuda / murakami’nin yazılarından çok rahatsız oluyor” (kendi değerlendirmelerine ek olarak, b+: tipik olarak) murakami sığ bir derinliğe sahiptir, ancak çok güzel ve kolay bir şekilde topluma ulaşabilir”)

19 book marks’a göre kitap, 12’si “övgü dolu”, 7’si “olumlu” ve 2’si “karışık” olmak üzere 21 kritik incelemeye göre “olumlu” eleştiriler almıştır.

the omnivore’da, ingiliz ve amerikan basın incelemelerine göre kitap, 5 üzerinden toplam 3,5 puan almıştır.

culture critic, ingiliz ve amerikan basınının birikimine dayanarak kitaba yüzde 75’lik toplam kritik puan verdi.

incelemeler:

kitaplara ilişkin eleştirel eleştirileri bir araya getiren bookmarks magazine kasım/aralık 2014 sayısında kitap, (5 üzerinden 3,5 puan alır), bu puan kritik özetli eleştirel incelemelere dayanmaktadır: usa today’den kevin nance, “okuyucunun kendi hac yolculuğu olması gerekenden çok daha dolambaçlı olsa da” kabul ediyor ve her ne kadar önceki girişimlerden daha hafif hissettirse de, “ renksiz tsukuru, çıkmaya değer bir yolculuk.” kirkus reviews romanı 2014’ün en iyi kitapları listesine dahil etti ve onu “japonya’nın yaşayan en büyük romancısından bir başka güç gösterisi” olarak tanımladı.

the new york times için romanla ilgili incelemede patti smith şunları yazdı: “bu hem yeni hem de deneyimli okuyucuya yönelik bir kitap. sanki murakami’nin yazdığı gibi gelişiyormuş gibi garip bir sıradanlık var; bazen sanki bambaşka bir anlatının ön bölümü… murakami derisinin dökülmesi “ sarışın üzerine sarışın ” değil , “ yollardaki kan ” . time’da lev grossman , murakami’nin diğer eserleri hakkındaki görüşlerine benzer şekilde, “murakami’nin düzyazısı aynı şekilde düz ve tsukuru’nun etkisi de aynı şekilde boş kalıyor” dedi.

the los angeles times’da david l. ulin şunları söyledi: “bu karakterlerde bir saflık, bir kırılganlık var, dünyanın yüzeyinin ince olduğu duygusu ve iç ve dış yaşam arasında, bildiğimiz varoluş arasında bir sınır var o ve çok daha anlaşılması zor bir şey kolayca silinir.”

the ındependent’ta boyd tonkin, murakami’nin yazdıklarını müzikle karşılaştırdı ve şunu belirtti: “bu yazarın imzası niteliğindeki melodi, neredeyse çocuksu bir naifliğin bilmece gibi karmaşıklıkla uyum içinde olması, baştan sona ses çıkarıyor. çok sevilen müzik de bu şekilde işe yarayabilir. özelleştirilmiş bir caz standardı gibi usta bir doğaçlamacının ya da çocuk odasından mezarlığa atlayan romantik bir piyano parçasının kaleminden çıkan murakami’nin düzyazısı, içtenlikle derinliği kusursuz bir şekilde birleştiriyor.”

romanı npr için inceleyen meg wolitzer şunları yazdı: “renksiz tsukuru’nun gizemi daha bitmeden çözüldü, ancak büyük murakami’nin ben de dahil olmak üzere okuyucularına yaptığı büyünün gizemi her zamanki gibi çözülmedi. roman sanki bir  bilmece, bir bilmece ya da belki de aslında daha çok bir haiku’ya benziyor: güzellik, tuhaflık ve renk dolu, binlerce hece uzunluğunda.”

the washington post için romanla ilgili incelemede marie arana , romanı “derinden etkileyici bir roman, yalnızca keşfettiği karanlık köşeler ve bucaklar nedeniyle değil, aynı zamanda karakterlerinin bilinçaltını gören sihir açısından da” olarak nitelendirdi. “yol boyunca ortaya koyduğu muhteşem karakterizasyonlar nedeniyle birbirlerini korumaya ya da zarar vermeye gidecekler… murakami, çok büyük bir dünyanın dertlerini bir arada tutabilir ve yine de birkaç değerli ayrıntıyı önemseyebilir. bizi giderek daha derin bir parçalanmaya götürüyor olabilir. modernlik ve onun huzursuz sakinleri, ama o, zihinlere ve kalplere, onların tam olarak ne hissettiğine ve gördüğüne ve insanlığın kalıcı ve boyun eğmez ruhuna karşı her zaman tetiktedir.”

diğer incelemeler karışıktı. the guardian şu sonuca vardı: “her ne kadar kafkavari belirsizlik ve atmosfer oluşturmada her zamanki kadar usta olsa da, hayal kırıklığı yaratacak şekilde gizemlerin çoğunu çözümsüz bırakmayı seçiyor. öyle olsa bile, updike’da olduğu gibi “nobel ödülü” kelimelerinin yer alması büyük bir utanç olurdu. sonuçta özgeçmişinden ziyade sadece kurgusunda yer alıyor.”

romana bazı ödüller ve plaketler de verilmiştir. bunlardan bazılarını vikipedi şöyle sıralıyor:

• 2014 kurguda kötü seks ödülü, kısa liste

• 2014 new york times yılın önemli kitabı , 100’den biri

• 2015 bağımsız yabancı kurgu ödülü , kısa liste.

ayrıca “the bear” adlı dizinin 2. sezonunun ilk bölümünde richie karakteri romanı okur ve amaç arayışıyla ilgili konuşmasında romanın olay örgüsünü anlatır.

tüm bunların gösterdiği gibi murakami’nin “renksiz tsukuru tazaki ve hac yılları” adlı kitabı tüm bu işlevleri yerine getiren bir kitaptır.

sonuç

ben ise kitabı bu bilgilerin eşliğinde şöyle değerlendiriyorum:

“renksiz tsukuru tazaki ve hac yılları” adlı metin bence,

* her şeyin kapitalizmin istek, arzu ve çıkarlarına göre şekillendirilmiş, steril bir dünyada,

* pek çok anlamda metaforik olarak yorumlanabilecek beş rengin ilişki ve bağlantıları üzerinden yapılan bir kurguyla,

* kendinden menkul bir “looser”in sadece kendini bulma değil aynı zamanda kendini anlama çabasına dair bir süreci anlattığı sanısını bizde uyandırmaya çalıştığı,

* post modern edebiyatın unsurlarının birkaç eksiğiyle aynen kullanıldığı bir metin ortaya çıkarıp önceden hazırlanmış bir okura sunduğu,

* bu yolla aslında kendi algı ve sabit fikirleriyle, kendi dünyalarımızdaki bazı meselelere sadece bir fikir cimnastiği yaptırmış olmakla öğündüğü ve bununla yetindiği,

* asıl amacının ise o kitabı alarak ona ve yayıncılarına sağlayacağı kâr ve kazancı garanti etmemizi ama bu gerçeği de görmememizi ve fark etmemezi isteyen,

* böylelikle bizleri adetâ sadece bir “tüketim nesnesi” sayan ve bunun sonucunda da çok “kazanma” arzusundan öteye bir derdi olmayan,

* edebiyatı bir “ticari nesne” ya da “mal” üretmek olarak anlayan ve salt bunu hedefleyen,

* bu arada da içinden çıktığı toplumun kendisine yönelik tepkisini değersizleştiren, bir yazarın yapıtıdır…

kusura bakmayın ama ben bu “mal”ı ne “tüketmek”, ne de bu tüketime destek olacak şekilde yapıt üzerinde herhangi bir biçimde edebi, sosyolojik, ya da ahlâki bir düşünce “üretmek”, böylelikle onu “büyütmek” istemiyorum. “renksiz tsukuru tazaki ve hac yılları” benden uzak olsun! bence iyi edebiyat okumak isteyen herkes de ondan uzak dursun! (*)

(*) veriler ve alıntılar ingilizce wikipedi sayfasından kısaltılarak devşirilmiştir.