THOMAS KUTZLI İLE ÖZEL SÖYLEŞİ

THOMAS KUTZLI İLE ÖZEL SÖYLEŞİ

Necla Akdeniz:

Sevgili Thomas Kutzli, biraz kendinizden bahseder misiniz? Nerede doğdunuz, büyüdünüz, okudunuz?

Thomas Kutzli:

St.Gallen/İsviçre’de doğdum, kısa süre sonra İsviçre’nin Fransız bölgesine taşındım, okulu ve askerliği orada tamamladım, ancak 16 yaşıma gelmeden Marburg’a  göç ettim. Okulu bitirdikten sonra üniversiteye orada gittim ve daha sonra Lozan, Zürih ve Hamburg’da okudum. Sanat tarihi üzerine yüksek lisans yaptım.

Necla Akdeniz:

Yazım serüveniniz nasıl başladı? Bugüne kadar neler yazdınız ve yayımladınız?

Thomas Kutzli:

Almanya’da çok uzun süre öğretmenlik yaptım ve çok şiir yazdım. “Pantha Rhei” (Her Şey Akar) kitabında bir denemem yayınlandı. Victor Jerofiev, Henri Miller, Hölderlin, Shakespeare, Goethe, Yaşar Kemal ve daha pek çok isimle birlikte olmaktan büyük onur duyuyorum. Antoloji, nehirler hakkındaki metinleri bir araya getiriyor.
Ayrıca “Deutschland schreibt Geschmack” (Berlin) adlı bir derlemede, “Mein Pixel-Ich” (Berlin) adlı bir günlükte, “Schattenwelten” de (Münih) temsil ediliyorum.
Şiirlerim çeşitli dergilerde yayımlandı.

Tek başıma ve başkalarıyla birlikte çok sayıda performans düzenledim (Hamburg, Berlin, Leipzig, Stuttgart ve Viyana) Bir süredir buradayım. Bodrum’da da okuma ve performanslara devam ettim ve “Yara İzi” nin kısa öykülerinden birini yazdım.

Necla Akdeniz:

Gelelim Nisan 2025’te Asude Kitaplar’dan çıkan romanınız ‘Güzel İnsanlar Sokağı’na. Bu rengârenk romana metin editörlüğü yaparak dahil olmaktan büyük zevk aldığımı söylemeliyim. Nasıl karar verdiniz romanı yazmaya ve bu süreçte neler yaşadınız?

Thomas Kutzli:

Turgutreis’e gittim. Sık sık alışveriş yaptığımız sokağın köşesinde bir manav vardı. Bu bana bir sokağı anlatma fikrini verdi. Post-modern tarzı sevdiğim için bu sokağa çok şey entegre ettim: İnsanlar, bitkiler, hayvanlar, tanrılar, ne yazık ki beton ve toz da var. Ama tüm isimler ve insanlar hayali, sadece tanrılar gerçek. Oraya her gittiğimde aklıma fikirler geliyordu. Bu yüzden bazen her gün bazen de her hafta kısa bir bölüm yazdım. Kitabın tamamı parçalardan oluşuyor.

Necla Akdeniz:

Ne kadar sürede yazdınız?

Thomas Kutzli:

Muhtemelen bir yıl. Türk geleneklerini İsviçreli gözlerle görmeyi ve İsviçreli kulaklarla duymayı heyecan verici buldum. Hepsini Almanca yazdım, İngilizceye kendim çevirdim, sonra Türkçe için Eda Girmen geldi. Bunun için ona çok teşekkür ediyorum, ayrıca editörlük için Necla Akdeniz’e ve güzel kitap kapağı için eşim Dilek’e de!

Necla Akdeniz:

Romanda bir sürü yer, isim ve olay geçiyor. Bunların hepsi gerçek kişiler, yerler ve olaylar mıdır?

Thomas Kutzli:

Hayır, insanlar ve isimler hepsi kurgusal. Sadece tanrılar gerçek.

Necla Akdeniz:

Özellikle farklı coğrafyalardan ve farklı zamanlardan gelen bir sürü yazara ve metinlerine atıfta bulunmuşsunuz. Bu aynı zamanda çok iyi bir okur olduğunuzu gösteriyor. Batı’da bu tür metinlerarası romanlara sık rastlanır ama Türkçe’de pek örneği yoktur. Bu açıdan da romanınız hayli ilginç. Bu konu hakkında ne dersiniz? Ayrıca roman son derece ironik bir dille yazılmış. Şöyle bir sayarsak romanınızda ironi var, metinlerarasılık var, üst kurmaca var, parodi var, etkin bir anlatıcı var, kısaca post-modern roman unsurlarının tamamı var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Siz post-modern bir yazar mısınız?

Thomas Kutzli:

Metinlerarasılığı seviyorum, disiplinlerarası çalışmayı seviyorum, genellikle kısa şeyler yazıyorum. Almanya’da bir keresinde bir roman için 200 Avro, bir deneme için 1000 Avro ve bir reklam sloganı için 10.000 Avro teklif edilmişti. Şaka gibi. Bu bana gayet uygun geldi. Bir elbise 500 Euro ama bir bikini 1500 Euro değil mi?
İronik yazmak benim için çok önemli olduğundan (bu kitabın da değişmez bir özelliği- İroni kitaplar içindir- benim düşüncem bu – yemek pişirmek için tuz neyse.) – ve alıntı yapmayı sevdiğimden ve kitabın olay örgüsünün dışına çıkmak benim için çok önemli göründüğünden, kendimi post-modern bir yazar olarak görüyorum. Artık yeni bir şeyler istiyorum. Thomas Mann çok iyi bir yazardı, Dostoyevski çok iyi yazdı ama artık biz yeni bir stil istiyoruz. Kolaj istiyoruz, pastiş istiyoruz.

 Necla Akdeniz:

Türk Edebiyatından okuduğunuz ve sevdiğiniz yazarlar kimlerdir?

Thomas Kutzli:

Avrupa edebiyatını çok iyi tanıyorum. Türk edebiyatını az biliyorum, yavaş yavaş öğreniyorum. Türkçem gündelik konuşmalar için idare eder fakat Türkçe edebi eserleri tam olarak anlayabilmek benim için biraz zor. Yabancı dile çevrilmiş Türk yazarları daha iyi tanıyorum. Türkler Avrupalılara göre daha açık ve sıcak, Avrupa mesafeli ve soğuk. Türkler sarılıyorlar, öpüyorlar, biz bunu yapmıyoruz. Bakkala gidiyorum haydi otur bir çay iç diyorlar, yarım saat sohbet ediyorlar, çok kibar insanlar. Bütün Akdeniz açık, kuzey soğuk ve kapalı. Bu edebiyata da yansıyor. Örneğin Tezer Özlü Almanya’ya gitti, Emine Sevgi Özdamar Berlin’de oturuyor, Almanca yazıyor, ne yazıyor Türkler hakkında, Alman Edebiyatı için yeni bir olgu bu. Benim Türk edebiyatında çok sevdiğim yazarlar Sabahattin Ali, Sevgi Soysal, Leyla Erbil, Sevim Burak, Füruzan, Pelin Buzluk, Nazım Hikmet, Küçük İskender şiirler için…

Necla Akdeniz:

Son bir soru daha sorayım, benim için epey önemli, çünkü kuir edebiyat yapıyorum. Klasik veya modern edebiyatı geçtim, post-modern metinlerde dahi yüzyıllardır süregelen patriyarkal eril dile rastlıyorum. Fakat sizin romanınızda bu eril dile hiç rastlamadım. Bu konuda da tebrik ediyorum sizi.

Thomas Kutzli:

Çok mersi. Şiddet köpekler için, ama burada köpekler de çok tatlı. Almanya’da köpekler ısırıyorlar. Şaka bir yana erkekler hâlâ maço gibi ve ben bunu hiç sevmiyorum. Ben kadınları seviyorum, küçük erkek çocuklara hâlâ paşa diyorlar. Bu jenerasyon baba oluyor ve sonra paşa gibi davranıyor. Emredici, buyurgan.