HATİCE ALTUNAY/MAVİCİ ŞAİR ATTİLA İLHAN

                                  MAVİCİ ŞAİR ATTİLA İLHAN

      Attila İlhan yazar mı şair mi kıstasında ben onun öncelikle şairliğini çok sevdim. Yazar olarak toplumcu duruşuna hayrandım. Üniversite yıllarımda sol görüşlü arkadaşlarım tarafından Attila İlhan’ın toplumculuğunu savuruyorum diye yaftalandım, tek başına bırakıldım. Onun dünya görüşü asla Nazım Hikmet olamazdı. Onun “Divan Yazını” severliği yanlış anlaşılmıştı; oysa Nazım Hikmet’in hayranıydı.

     “Pia” şiiri düşsü, ütopik bir sevda dizeleridir. Herkesin içinde dillendiremediği “Pia “sı vardır. Onun için şairimizin etkileyici dizeleri çok sevilmiştir.

Ben bir şehre geldiğim vakit
O başka bir şehre gitmese
Singapur yolunda demeseler, bana bunu yapmasalar
Yorgunum, üstelik parasızım pasaportsuzum
Ne olur, sabaha karşı rıhtımda seslendiğini duysam Pia’nın
Sırtında yoksul bir yağmurluk
Çocuk gözleri büyük büyük,
Üşümüş, ürpermiş, soluk
Ellerini tutabilsem Pia’nın
Ölsem, eksiksiz ölürdüm.

“…Kaptan artık uslanmaz bir şair ve aktivisttir. 1949’da Nâzım Hikmet’i kurtarma komitesine katılmak için Paris’e gider. Bir süre orada kalır. Bu dönem Avrupa’yı, Paris’i tanımaya çalışır. Bundan sonraki şiirlerinde ve diğer eserlerinde sık sık göreceğimiz Fransa sembolleri bu dönemin etkisiyledir. Paris yılları ilk ziyaretiyle sınırlı değildir. Yıllar içinde Kaptan artık Paris’i ikinci adresi yapar. Birkaç yıl süren uzun soluklu ziyaretlerdir bunlar. Biraz da kaçıştır tabii. Polisler her daim peşindedir. Sirkeci’deki meşhur Sansaryan Han’da işkenceli sorgulardan geçer.”

                                                                                                 *    Erhan Şimşek   

“… Bütün kadınlar Attila İlhan hayranıydı. Ceviz kabuğu programında kadınların kendisine olan ilgisini hayranlığını belleğimde kaldığı kadarıyla şöyle açıklıyordu:

“Türk erkeği kadınını, sevgilisini dinlemesini, sevmesini bilmiyor. Ben yalnızca dinliyorum. Eşlerini, sevgililerini, tüm acılarını bana anlatıyorlar. Asla yargılamıyorum. Kadınlarımızı dinlemeyi, anlamayı bilirsek…” diye sürdürüyor Ceviz Kabuğu’ndaki programını. Attila İlhan’ın Ceviz Kabuğu programını kaçırmazdım. Kendisinin yargılayan zihniyeti açıklıyordu. Türk siyasetinde ve Türk Edebiyatında yaftalayıcı duruş her zaman vardı

“…Milliyetçi, solcu, eleştirel aydınlanmacı, ulusalcı, Kemalist sıfatlarının hepsini birden bir şekilde üzerinde taşıdı. Ama temelde kim ne dersin solcuydu. 1940’ların ilk yarısı yani 2. Dünya Savaşı yılları dünyada demokratik rejimlerin çöktüğü, faşizmin yükseldiği yıllardı. O dönemde “kalbinde merhamet adlı bir çınar” olan çoğu genç komünizme yöneldi. Genç Attilâ İlhan için de bu böyle oldu. Nazım’ın şiirlerinin tesirini de unutmamak gerek.”

                                                                                                                Erhan Şimşek

Bendeniz üniversite yıllarında sol görüşlü arkadaşlarıma kendimi anlatamamıştım. Yıllar sonra kendisi kendisini Ceviz Kabuğu programında anlatırken, benimle kıyasıya tartışan hangi solcu arkadaşım Ceviz Kabuğu programını izledi ki…Benimle inatlaşan zihniyetler gerçekten bir şeylerin farkına vardılar mı hiç bilmiyorum.

       Maviciler içinde şiir yazan, sevda şiirlerini toplumcu bakış ile sarmayan tek şairdi. “Ben Sana Mecburum” şiirinde en çarpıcı dizelerdir

….

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.

“…Ulusal değerlerle barışık olmanın solculuğa mâni olmadığını anlatmaya çalıştı. “Hangi Batı?” kitabıyla mesela milliyetçi cenahın okuma listelerinde her zaman üst sıralarda yer aldı. Klasik kültüre saldıran devlet uygulamalarına cepheden saldırdı, birçok aydınla karşı karşıya geldi. Okullarda Osmanlıca derslerini savundu. Aruzla yazmadı evet; ama birçok şiirinde divan edebiyatının sesini, imgelerini kullandı. Halk şiirini de divan şiirini de Türk şiirinin geleneği olarak gördü, sahiplendi. Sanatıyla siyasetini ayırmadı, bu ikisini birbirini destekleyecek şekilde üretti.”

                                                                                                                   Erhan Şimşek

     Rivayet edilir ki Attila İlhan “Mahur Beste” şiirini darbe sonucu yargılanan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam hükmüne ve infazlarına atfederek yazmıştır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Mahur Beste” sinden etkilenmiş midir bilinemez; fakat şiirine ismini veren “mahur” içimizi yakan hüznün, duygusal yalnızlığın biricik dökümüdür.

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız

O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız

Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız

O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı

Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı

Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı

Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra

Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara

Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara

Geceler uzar hazırlık sonbahara

“…Güftedeki makama fonetik olarak çok yakışan “Müjgân” ise etimolojik olarak incelenecek olursa “kirpik” anlamında olan bu ismin izlerine divan şiirlerinde rastlamak mümkün; özellikle sevgilinin kirpikleri oka benzetilir ve sineye saplanmasının nişanesi olarak tasvir edilirdi.”

                                                                                                                  Cüneyt Gönen

Attila İlhan’ın “Sisler Bulvarı” şiiri yaşamın içinden çıkıvermiş ne güzel şiirdir. En güzel aşk şiirlerini yazmıştır. “Ne Kadınlar Sevdim Zaten Yoktular” derken aslında çoktular iletisi vermiştir. “Yağmur Kaçağı” şiiri, “Sen Benim Hiçbir Şeyimsin, Aysel Git Başımdan, Kimi Sevsem Sensin, Üçüncü Şahsın Şiiri” ….

Şairimizin İstanbul’da geçen şiirlerini belleğimde canlanamadığı için içselleştiremedim; ancak onun Mustafa Kemal şiirini 10 Kasım Atatürk’ü anma programlarında gururlanarak okudum ve okuttum. Gönlümün biricik şiiridir Mustafa Kemal şiiri. Onun bu güzel şiirinden etkilenerek Atatürk şiirleri yazdım.

nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin

çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin

şol yüzünde güneş südü sıcaklık

ellerinden öperim mustafa kemal

senin dalın yaprağın biz senin fidanların

biz bunları yapmadık

sen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemal

elsiz ayaksız bir yeşil yılan

yaptıklarını yıkıyorlar mustafa kemal

hani bir vakitler kubilay’ı kestiler

çün buyurdun kesenleri astılar

sen uyudun asılanlar dirildi

mustafa’m mustafa kemal’im

Mavici şairimizin ne kadar da haklı çıktı dizelerinde Mustafa Kemal Atatürk yıpratılmaya çalışılıyor inadına. Ruhu huzurla uyusun yapıtları, şiirleri yaşasın aramızda…Anısına Saygıyla

* “Bir Aydınlanma Dervişi Attila İlhan” Erhan Şimşek