Serdar EPÖZDEMİR/ ŞİİR KİTABI/FA YAYINLARI

Serdar EPÖZDEMİR

24 Ocak 1966, Diyarbakır doğumluyum. Babam, Minar / Baykan doğumlu olduğundan beni de Baykan doğumlu yazdırmış. Annem, Siverek Urfa doğumlu. Ailem Tatvan / Bitlis nüfusuna kayıtlı. Babam, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni ve avukat. Annem, ilkokul mezunu ve ev hanımı. Çocukluğum ve ilk gençliğim Diyarbakır, Sorgun / Yozgat, Kırıkkale, Ankara ve Tatvan’da geçti. 1982 yılında Tatvan Lisesinden mezun oldum. Önce Dicle Üniversitesi Batman Meslek Yüksek Okulu Elektrik Teknikerliği Bölümünü bitirdim, 1985 yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesine girdim ve 1991’de mezun oldum. Mecburi hizmetimi Kazankaya kasabası, Aydıncık / Yozgat’ta yaptım. Pratisyen Hekim olarak Van, Ayvalık / Balıkesir’de; askerliğim döneminde Ortabağ, Uludere / Şırnak’ta çalıştım. 2000 yılında Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Bölümünde “Uzmanlık” eğitimine başladım. 2005 yılında eğitimimi tamamladım. 2023 yılında “Profesör” unvanı aldım. İstanbul’da yaşamaktayım. Akademisyen olarak üniversitede ve özel sektörde halen çalışmaktayım. Evli ve üç çocukluyum.

Kendimi şöyle tanımlarım: Elli yıldır okuyor, on iki yıldır yazıyorum. Derler ya “damarı çekmiş” diye. Bendeki bu okuma ve yazmak istemimin damarı rahmetli babamdan işte. Köyün gaz yağı ve ispirto kokan gecelerinden -yenilerin deyimiyle- epigenetik geçiş hali, karma ve gönüllü öğrenmek tutkusu.

Ne mutlu ki bir kısım geçişleri kitaplaştırdım. Fa Yayınları’ndan çıkan “DüşErken”, “Birİz” ve “Baba” adlı üç şiir kitabım var.

Düşüm: Hiçbir inanç sisteminin ve ideolojinin insandan daha değerli olmadığı yeni bir dünya…

BABAMA…

Gözümü Dünya` ya açtığımda öğretmenim, yaşam kılavuzum ve hayatımın alfabesi yanımdaydı.

Ellerimi tutup beni ayağa kaldırdı, türlü gençlik heyecanlarım ve mülteci isteklerimle; karın

doyurmayan hayallerimle ve yargılamadan yüreğimi tutuştuğum “insan sevdası” ile yolumu bulmamı

sağladı. Oturup dertleştiğimizde tüm birikimlerini sunup, duygudaşlıkla önerilerini sunuyor ve en

sonunda mutlaka “… ama yine de sen bilirsin, nasıl istiyorsan öyle yap!” diyordu. Demokrat sözcüğü

onda küçük bir tema, duygudaşlık var oluş nedeni ve insan hakları evrende yaşamasının olmazsa

olmazıydı. Bilgelerin sessizliği ve içgörüsü ile olgulara, olaylara ve insanlara bakıyor; mutlaka çözümün

parçası olmak için yola çıkıyordu. İki birbirini seven insanın evlenmesinde gösterdiği duyarlılığın

aynısını, insancıl istemlerinden dolayı, türlü mağduriyetlere uğramış mazlumlar içinde gösteriyordu.

Babamı bir kaç satır ile anlatmak, onu bendeki yansısıyla aktarmak ve anı denilen “tuzak” içinde

kaybetmek istemiyorum. Herkes kendinde bıraktığı yansı ile anlatır insanı. Oysa bazı insanları

anlatmak onu azaltmaktır ve ben Öğretmen, Avukat, İnsan Hakları Savunucusu ve Dünyalı Şevket` i

azaltmaktan korkarım! Sığındığım tek liman, onun “Baba Kokusu ve Sımsıcak Öğreten Elleri ”dir. 

Nur içinde yat CANIM BABAM.

Serdar EPÖZDEMİR