MERAL ERBAĞA/BÜTÜN AŞKLAR HASRETE GEBEDİR

Bütün aşklar hasrete gebedir. Hasretin içinde gizlenmiş acılar aşkı büyütür, gözü görmez gittiği yolun ucundaki uçurumları. Özlemler kara sular indirir gözüne, perde gibi kapatır gölgeler yüzünü. Onu düşündükçe acılar yumruk indirir boğazındaki sözcüklere.  Hangi yöne dönüp baksan, gözünün daldığı yerde onun hayalini görürsün. Yaşadığın şehrin gün batımı gibi güneş batar ömrüne. Akşam çöker, gözbebeğin söner gece feneri gibi. Loş lambanın altında suskun ve sessiz kaldırımlarda yürürsün, ayrılık rüzgarı eser saçının teline. Hasret kokar teninde, gurbetin kucağında. Yetim ve öksüz, kolun kanadın kırılmış, kimsesiz, yersiz yurtsuz… Onsuz koca şehirde nefes alamazsın. Her şey üstüne üstüne gelip boğar seni. Çareler içinde çaresizliğe mahkum eder seni. Ona gidilen yollar, adresler, cadde ve sokaklar imkansızlıklar  bir yanda, içindeki gizli sevdan bir yanda… Mutluluğuna gebe kalır acılar. İsmi dilinin ucunda çığ gibi büyür çığlık atarcasına. Kaybetme korkusu sarar tüm ruhunu. Yaralı umudun, paramparça bedeninle derbeder, perişan eder. Sert poyrazlar gibi kapılırsın dalgaların arasına, teslim olursun kayıplara. Yıkılmış hayallerin, yasa boğulmuş umudunla binersin kaptansız yelkenliye. Yol alırsın vedaların sonsuzluğuna. Ezgiler hüzün yağdırır sevda limanına.

HASRET KOYDUM ADINI

Sineme bir köz düştü bugün apayrı yanar.

İçimdeki ateşin hasret koydum adını

Zarda bülbül ben miyim yoksa goncamı yanar.

Dinmeyen bu ateşin hasret koydum adını.

Nazlı yarin bir ahı bana bin ah çektirir

Bu vahlar gülşenime kara çalı ektirir.

Çare bulunmaz bir dert canı candan bıktırır.

İçimdeki  ateşin hasret koydum adını.

Sanırdım ki yandıkça bu odlarda pişerim.

Ne çare ki kavrulur haldan hala düşerim.

Üstesinden gelemem acizane beşerim.

İçimdeki ateşin hasret koydum adını.

Burkuldukça yüreğim anlarım ki yar ağlar.

Damla damla göl olup gözümün suyu çağlar.

Derdime ortak olur şu dumanlı dağlar.

İçimdeki ateşin hasret koydum adını