GARİBAN BİR ŞAİRİN GARİP VE İRONİK KİTAP FUARI DENEYİMİ
Şiir kitabım var benim: Kolye Şahmaran.
Fırından yeni çıktı sayılır. Diğer şairler gibi dizelerimi beğeniyorum. Şiirlerimin çoğunu ağlayarak yazdım. Can mı dayanır bu duruma. Otuz dört kere ağlamak oldukça hırpaladı beni. Yorgunum!!!
İşin duygu kısmından şu an itibarı ile çıkıyorum ve ciddileştim. Buyurun efendim 2024 İzmir Kitap Fuarına…
Fuara üyesi olduğum İzmir Şairler ve Bestekarlar Derneği çatısı altında katıldım. Hafifçe heyecanlıydım ilk sabah. Kültür Park’ın Lozan Kapısı’ndan girerken, yedi düvele karşı kazanılan kurtuluş savaşının galibi edası ile hafifçe göğsümü ileri doğru gerdirip başımı da bir miktar yukarı kaldırarak havamı tazeledim. Nizamiyedeki güvenlik görevlisini selamladım. Hemen girişte beyaz Eskimo iglolarına benzeyen yayınevi çadırlarını gördüm. Mitingi andıran bir insan kalabalığı sevgili yazarların etrafını sarmış, adeta meraklı kediler gibi kitaplara saldırıyorlardı. Bu manzara beni ziyadesiyle kıvançlı kıldı. Ülkemde kitap okuma oranını % 0.1 olarak ya da yılda altı kişinin bir kitap okuduğu istatistiki bilgisini veren uluslararası kuruluşlara bu durumda gel de inan. Batının bize oryantalist bir kıvamda bu sakat bakışının -söz aramızda- zamanında yedi düvel meselesinin rövanşını almak gayretinden kaynaklandığını okullarda önceden bize öğrettikleri için içim rahattı zaten. Problem yok yani.
Böyle sağa sola bakarak mutlu mesut yol alırken birkaç kişiye derneklerin yer aldığı stantların yerini sordum. Bir an önce kitabımı dizip okurlarımı bekletmeme kaygısındaydım. Yedinci kişi biraz kafasını kaşıdı. ‘’Apla, sanırsam tuvaletin yanında… Hani mescit var ya… Onun yanında’’ dedi.
Güzel!!!
Bu habere sevindim doğrusu. Bütün gün insanın ihtiyacı da olur tabii. Vakit namazını eda etmek isteyen erkek yazar ve şairler de vazifelerini icra ederler. Fena mı?
Bu nokta tarifle buldum standımı. Derneklere belediye, Eskimo iglolarından daha değişik çadır modeli uygulamış. Bizimkiler, göçerlerin koyun-kuzu ağılı modeli. Dört tarafı efil efil… Sıcakta iyi gelir. İzmir burası. Henüz cehennem sıcakları yok ama olsun yine de.
Yazar ve şairler kitaplarını, tanıtıcı afişlerini görünür yerlere yerleştirmişler. Okurlar bizi ararken zorlanmasınlar. Tesadüfen olacak değil ya okur-yazar buluşması. Adımızı bilerek gelirler ‘zaar’ dedim ben. Yani… Gelmezler mi diyorsunuz? Olsun…Canları sağ olsun!
Yazarlar belirli oranda birbirleri ile sosyalleştiler. Önceden tanışanlar Alamanya’da rastlaşmış gibi özlemle sarıldılar birbirlerine. Bayılıyorum bu yazar erbabının egosuzluğuna. Nasıl da birbirlerini kollayıp kalkındırırlar. Hatta yanında oturan şairin kitabını okurlara tanıtanlarını bile gördü şu gözler vallahi. Yoksa herkes sadece kendi şiirleri-romanları ile mi ilgilenir; asla diğer yazarların ne döktürdüğünü merak etmez mi diyorsunuz. Eee, siz de haklısınız.
Saatler ilerlerken suratlardaki ifadeler hafif düştü. Hızla önümüzden geçenler var ama; sanki bizlerle göz göze gelmek istemiyorlar. Hani yanlışlıkla birinin gözlerini fokuslasam kollarına asılacağım da bir türlü ayarlayamadım yani. Bu okurlar, bizim mahalli sanırım kestirme yol diye Eskimolara giderken güzergâh olarak kullanıyorlardı. Ben öyle düşündüm. Gerçi ben gün boyu üç okuruma kitabımı imzaladım ama onlarda yakın akrabalarımdı. Açıkçası hediye ettim. Ayıp denen bir şey var. Onlardan para alacak halim yok ya. Hatta bir tanesi Fransa’dan gelmişti. ( Kuzenimin eşi Fransız) Çok merak etmiş imza günü Türkiye’de nasıl oluyor diye. Bilgilendirdim kendisini. Artık ne düşündüyse bilemeyiz tabii…
Facebook sayfamda sergilemek için yazar arkadaşlarla ve gelip geçen kişilerden rica ederek birkaç resim çektim. Yandan-önden-topluca-tek tek … Çok görünsün diye düşündüm. Bu arada birim alana okurdan çok yazar düşüyordu. Ne yapalım? Biz de birbirimize anılarımızı anlattık. Garip akımı-ikinci yeni falan işte… Yurdum insanının değişmez ortak özelliği neydi? Sen-ben-bizim oğlan… Herkes herkesin bildiğini birbirine anlatır. O misal biz de…
Akşam da dağılmaya az kala fuarın düzenleyicilerine kuş uçmaz kervan geçmez mevkiye, toplumun yaşayan can damarları sivil toplum örgütlerini adeta itilmiş-kakılmış gibi konuşlandırdıkları için kendi aramızda saydırdık. Hatta bir yazar, gelin şurada protesto sloganları ile bir tur atalım da gazeteciler yazar belki diye teklifte bulundu. Pek iltifat eden de olmadı gerçi. Neyse…
Kolye Şahmaran’ım mahzun kaldı. Aşk olsun İzmir. Küstüm sana!!!