ERDAL YAŞA/OYUN

OYUN


Senaryosuz bedeli ağır bir oyundayım.
Çengiye eşlik eden ne bir kavalye, ne de figüran,
Aktris karşısında mülteci bir aktörüm.


Kulissiz bir sahne var karşımda,
Film tahtası sesi ile perde açılıyor,
Settekiler hazır tetikte;
Labirentler içerisinde ölümü üfürüyorlar.


Katafalk yanında ağıt ezgileri yükseliyor.
Korkuyorum, korkuyorum!
Marazlı beyinler arasında,
Hovarda tutkular, kaçamaklar karşısında,
Fantezilerimi istila eden ihtiraslar iflas ediyor.


Irgat kompleksine girip mağdur,
Karamsar bir kaos oluyorum!
Girdaplar içindeki kâbuslardan,
Mahmur halimden silkelenip uyanıyorum.


İçimde filizlenen müfrezelik ruhu,
Bana yolumu aydınlatıyor,
Viranelikten sıyrılıyorum.
Yenilince kazanan bir aktör gibi,
Şimdi dimdik ayaktayım!


Artık bu oyundan sıkılıyorum,
Hüzünlü bir senfoni melodisiyle perde kapanıyor.
Başka bir oyun var mı?
Şansımı bir de orada denesem.