Koğuş
kan içinde ezilenler;
varsa bunca suçu üstümden alacak olan
ve siroza bağlamadan bunca arbedeyi
alın üzerimden şu insanları!
ben dün gece öldüm en son!
sana hiç öğretmediler mi?
kanlı eldivenlerin yerini yalnızca iki kişi bilir daima;
biri kullanan,
diğeri kullanmak istemeyendir.
çek şu neşteri aramızdan;
çünkü benim kimseyi buradan çıkarmaya niyetim yok!
psikiyatri bir yalan!
dalak sancıları ise gerçek,
ezelidir açan bütün çiçekler,
koğuşa son dokunuşlar,
kulampara ve oligarşi,
biraz bozuk diyorum sadece kalbindeki aksağan.
muşambalar ve sessiz bir kıskanç,
burada maziden bahsediyorum.
dallarına konmuş cesetler bu resimdeki gözlerimin
ellerinde leylekler ve tsunamiler
sana son ültimatom!
acelem yok, sabrımda!
kirlidir bütün bıçaklarım artık,
haz başkadır diyor bana,
koridorlar başka, herkes kadar anlamıyorum kurduğu cümleleri
en sevdiğim seslerdendir dünya.
yaşama arzusunun yasaklı şarkıları,
seri katiller karizması,
günahın azdırdığı elementler,
aralarından yalnızca bir kişi ölecek elindeki resimlerin
yağmur için geri sayım başladı,
bense gök gürültülerini bekleyeceğim yeniden doğmak için
birini çok sevmek,
koskocaman bir dağı patlatmak gibidir.
eski bir beden,
eski bir saflık,
eski bir hafıza kaybı
ve her şeyin en mükemmel yanıyla söylüyorum bunu sana
beni bırakma!
bıraksaydı koşacaktım,
sarıldı, havaya uçtum.