OLCAY KASIMOĞLU/KEŞKESİZ YAŞAMAK

KEŞKESİZ YAŞAMAK

Ne kadar sık duyarız “Şimdi bildiğimi keşke gençliğimde bilseydim.” diyenleri. Keşkesiz bir yaşam için kim olduğumuzu ve ne istediğimizi bilmek yetmez. Hayatımızın gelişmesini istiyorsak onu iyileştirmeliyiz. Yaşamayı ve paylaşmayı da bilmemiz gerekiyor.

Biz dünyayı ne kadar aklımızla tasarlasak da yaptıklarımızla şekillendiriyoruz.  İnsan sınırları kadar değil, sınırları zorladığı kadardır. Herkes kendi hayatının tarlasıdır. Kendi kullanma kılavuzunu uygun kullandıkça hayatının en büyük hazinesinin içinde olduğunu görecektir.

Her zaman kalıcı değişimler içten dışa doğrudur. Güzel olan her şey önce içte başlar. İnsan aldığı kararlarla gelecek değişimleri hafife almamalı. Her şey bizim içimizdeki ışıkla önce pervane sonra şekil veren olacaktır.

Biz kendi kanatlarımızla uçmaya karar verdiğimizde sloganımız: ”Her şey benim içimdeki benle başlar.” olmalıdır.  Belki her şeyi yapamayız ama kendimize saygılı bireyler olarak bu hayatın içinde değerli, üreten, paylaşan, keşkesiz ve sevgi dolu bir yaşam inşa edebiliriz. Bunun için hiçbir zaman geç değildir. Keşkesiz bir yaşam için yalnızca hayatı seyretmeyelim. Hayatın kendisini yaşayalım.

Hayata geldiğimiz yer ile gelmek istediğimiz yer arasında geçiyor ömrümüz. Seçtiğimiz her şey için başka bir şeyden vazgeçmemiz gerekiyor. Bazılarımız şartlara şekil veriyor, bazılarımıza da şartlar şekil veriyor. Keşkelerle yaşayacak kadar uzun değildir ömür! Ramgarh Lake, ne güzel ifade etmiş: “Keşkenin panzehiri “iyi ki”dir. İlki ne kadar pısırıksa, ikinci o denli yiğittir.” Keşkeli cümlelerde nasıl yaşanmamışlığın, yarım kalmışlığın ezik tuzu, kuruluğu varsa “iyi ki”lerde göze alabilmişliğin, riske girebilmişliğin, tadına varabilmişliğin mağrur yaraları kanar.

Keşkecilerin hayatı, kasvetli bir pişmanlıklar mezarlığıdır. “İyi ki” öyle mi! Onda, yara bere içinde olsa da yana yana ama doyasıya yaşamış olmanın iç huzuru ve haklı gururu haykırır;

            İyi ki sevmişim onu.

            İyi ki buradayım.

            İyi ki tanımışım o güzel dostu.

            İyi ki doğurmuşum sizi.

            İyi ki ailem sizsiniz.

            İyi ki bu mesleği seçmişim.

            İyi ki… İyi ki… İyi ki…”

İyi ki sevmekten, umut etmekten hiç ama hiç vazgeçmemişim. O zaman neden bu hayatı tesadüfmüş gibi yaşayalım? Bahşedilen aklı niye mutluluk, huzur yolunda tüketmeyelim ki?  Neden sanki!

Hayatı hoyratça kullanan insanlara mutluluğumuzu törpüleme fırsatı vermeyelim. Hayat gel beni al demez. İçimize ışık verelim yeter. Köklerimiz içimizde. Ve hepimiz hayatın içinde başak taneleriyiz.

Yüreği sevgi dolu insanlarla bir yaşam paylaşmak, insanın tüm motorlarını çalıştırır. Ne güzeldir birine “İyi ki varsın!” diyebilmek. Ayağa adım olur, dile söz olur, omuza dokunuş olur. Her şey kendiyle çoğalır. Sevgi sevgiyle çoğalır Sevgi olmasa su gibi kendi çukurunda kuruyabilir insan!

İyi ki varsın ne güzeldir, “iyi ki varsın” diyebilmek… Ve İnsan kendini en iyi eylemleriyle ele verir. Goethe’nin dediği gibi: ”İnandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanır.” Hayatımızda ne olursa olsun, ne yaşamış olursak olalım kendi ilkelerimiz, değer yargılarımız olsun. Kafa karışıklığı tüm kötülüklerin anasıdır. İnsanı içten içe yer. Hayatla aramıza tel örgüler çeker. Bunun için zihnimizi düzenleyip yargılarımızı periyodik olarak gözden geçirmek bize akıl yollarını açar. Ve kalbimiz, kalbimiz de kirlenir onu da ışığa çıkarıp arada bir temiz hava aldırmak gerekir.

Her fikre açık olalım ama kalbimize sadece seçtiklerimizi alalım. Hırslar, egolar, keşkeler kalbimizi katılaştırmasın. Hiçbir şeyin bizim gül bahçemizi tarumar etmesine izin vermeyelim. Yaşama ne verirsen sana onu yansıtır. Yaşam davranışlarımızın bir aynasıdır.
Keşke tanımasaydım değil de keşke tanıdığım gibi kalsaydı dediğimiz insanlar da olacaktır. Önemli olan, kendimize olan özgüveni, özsaygıyı yitirmemektir. Hani hep derler ya; ”İnsan keşke içindekileri tek tek gösterebilse;  herkese, göremeyenlere, duyamayanlara açabilse yüreğini ve “bak” diyebilse; ne boş şeylerle uğraşıyorsun sen, bu yürek bunları hissedip bunca yoruluyorken.”

Alçak gönüllü olup kimseyi yargılamamak ve hayatın her döneminde bir güzellik yaratıp onunla memnun olmak gerekir; çünkü yarın hayatta olmayabiliriz! Keşkesiz ebru tekneleriniz olsun. Canı cana çağıran, sevgiyle buluşturan edeple yoğuran, iyi ki varsın diyen herkese keşkesiz bir ömür diliyor ve sözü Bukowski’yle tamamlıyorum:

”Ya düşlerinin peşine düşmeyi seçersin ya da olanları kabullenmeyi. “İyi ki”lerinle güçlenir, keşkelerinle tükenirisin! Karar senin.” demiş.

Keşkesiz bir yaşam için hayallerinizdeki değişimi hayata geçirin. Hayallerinizden rehberlik etmesine izin verin. Kaderinize bel bağlamayın. Şans sadece bir avantajdır.  Dünya yuvarlaktır. Her şey hep aynı yerde kalmaz. Keşkesiz bir yaşam için değişimin bir parçası olmayı öğrenin. Kimsenin hayalinizi elinizden almasına izin vermeyin.