CAN BABA’NIN BİR YUMRUK ALACAĞI
Değerli şair Can Yücel’in anısına saygılarımla…
Bir şair özlüyor gönlüm sencileyindilekli
Düşünceleri ironi ile dans ettiren sağlam bilekli,
Korkuları ıskalayan cesur yürekli…
Ben bir edebiyat insanıyım. Can Yücel adı, bana çarpıcı düşünceleri, ironik şiirleriyle topluma ileten “rind” tabiatlı bilge bir kişi düşündürür.
70’li yılların kaosunda Can Yücel’in bir eserini sahneye koyma uğraşısı veren o yılların tiyatro yönetmenlerinden eşim Yurdaer Erşan’dan dinlediğim bir anıyı Can Baba’nın hoş görüsüne sığınarak anlatmak istiyorum.
Yıl 1971. Can Yücel “Peter Waiss’in Portekiz’deki Salazar rejimini eleştiren bir eserini “Saloz’un Mavalı” adıyla Türkçe’ye kazandırmıştır. O yıllarda Türk Toplumu demokrasi ile askeri yönetimler arasında gidip gelmektedir. Sanat dünyası sıkıntılı günler yaşamakta, sol idealistler zor nefes almaktadır. Bu oyun, bir bakıma bazı kesimlerin belki de hal-i tercümesi idi.
Eserde Salazar rejiminin ülkesi içindeki ve sömürgelerindeki ikinci sınıf özgürlük anlatılıyordu. Bu çeviriden kısa bir alıntı sanırım eser hakkında bir nebze olsun bilgi verir.
Kalkınsın istiyorsan memleketin,
Sıkı çalışacaksın,
Fedakarlığa alışacaksın.
Herkes kendi yerini bilecek,
Biz malımızı siz halinizi.
Ve hep birlikte kapayıp gözlerimizi,
Bizler uyuyacağız.
Sizler vazifenizi yapacaksınız!
Bizden sermaye,
Sizden ser ve ter…
Ancak böyle kalkınır memleketler…..
Alıntılar verdiğim Can Yücel’in bu şiirsel yapıtı, Yurdaer Erşan’ın da aralarında bulunduğu “Ankara Birlik Tiyatrosu” tarafından sahnelenmek istenir. O dönem tiyatronun yönetiminde Halil Ergün, Mustafa Alabora, Erdoğan Akduman bulunmaktadır. Oyun, Mehmet Ulusoy tarafından sahneye konacak; sanat yönetmenliğini Ressam Orhan Peker yürütecekti. Provalara başlandı. Dönem zor dönemdi, böyle bir eseri sahneye koymak; eli ağır bir taşın altına koymak demekti. Günün koşulları caydırıcıydı. Ama yönetim kararlıydı, oyunun yönetmenliği Yurdaer Erşan’a önerildi. Erşan mutlu oldu. Can Yücel ve ailesiyle dostluğu vardı, bu uyarlamayı sahnelemek ona keyif ve gurur verirdi. O da Can Yücel ile aynı idealler uğruna savaş veriyordu. Oyunun Erşan’ın yönetiminde seyirci önüne çıkması için son provalar yapılıyordu.
Can Yücel zaman zaman tiyatroya gelir, provaları olumlu ya da olumsuz eleştiri yapmadan izlerdi. O yıllar Türkiye’de bıçak sırtı politikaların yaşandığı yıllardı. Oyun baskı rejimini yeren bir oyundu. Yönetmen Yurdaer Erşan, oyunun sahnelettirilmeyeceği endişesini taşısa da hazırlıklar devam ediyordu. Oyunun seyirci kesimince merakla beklendiği haberleri Erşan’ı heyecanlandırıyordu.
Son prova için oyuncular sahne almıştı ki Can Baba heybetlice salona girdi, bir iki dakika seyretti. Gözler Can Baba’ya döndü. Bir işaretle sahne kenarında oyunu yöneten Erşan’ dan izin ister gibi bir işaret yaptı. Sonra sahneye doğru yürüdü. Provayı izleyenlerin gözü Can Baba’ya çevrildi. Can Baba, Erşan’ın tam önünde durdu. Erşan, isteğini öğrenmek için dönünce gözünün üstüne sıkı bir yumruk yedi. Can Yücel şaşıran çevresine bakmadan meraklı bakışlar arasında salondan uzaklaştı.
Erşan’ a gelince ne sözle ne de hareketle hiçbir karşılık vermedi. O bir Çerkes delikanlısı idi. Onun töresinde bir büyüğüne karşılık vermek yoktu. Belki de Can Baba haklıydı; ama en azından neden kızdığını söylemeliydi. Sonraki karşılaşmalarında da bu konu hiç dile getirilmedi. Saloz’un Mavalı’nın galasında salon tıklım tıklım doluydu. Alkışlar sokaklara taştı.
12 Mart Muhtırası gelmiş oyun yasaklanmıştı. (12 Mart muhtırası sonrası oyun sınırlı da olsa tekrar seyirci ile buluştu.)
Erşan, Can Baba ile sonraki zamanlarda her buluştuğunda acaba, yumruk alacağını iade etsem mi, diye aklından geçirdiyse de söylemeye dili, iade etmeye eli varmadı. Can Baba’ya gelince o zaten hiç alacak peşinde olmamıştı ki… Varsın, o kadar alacağın yanında bir de yumruk alacağı kalsındı bu dünyada.