AHVAL
yerin kalbi gökyüzü, göklerinki uzaklık
yüzyıllar geçip durur iki an arasından
gülü hiç söylememiş demir ağzı yaralı
kışa bir sofra açsak çoktan ölmüş kuşlardan
uyumuş kalmış öyle sonbahardan bir cuma
alev suya dönüşmüş sızıyor şakağından
ellerimiz yürüyüş; bir iniş bir yokuşta
bir dokunuş edindim, çatırdadı ol meydan
ne zaman rengi solar bahane giyitinin
eğni darağacında ince boynu buhurdan
ne sözü çözebildim ne susmayı bu yaşta
şu anlamak kuşunun kanadı uçurumdan
kapanmalı hesabım canlı ile cansızla
ey yokluğa varlıklar bağışlayan dervişan