DİDEM KEREMOĞLU/ELE AVUCA SIĞMAYAN BİR TÜR: KISA ÖYKÜ

ELE AVUCA SIĞMAYAN BİR TÜR: KISA ÖYKÜ

“14 Şubat Dünya Öykü Günü” için kaleme alınan bu yazıya çağdaş edebiyatımızın usta öykücüsü Tomris Uyar‘dan bir alıntı ile başlayalım:

“Kısa öyküyü dünyayı anlatma, görme biçimime en uygun dal olarak görüyorum. Roman böyle değil. Romanla öykü arasında hiçbir bağ olduğunu da sanmıyorum. Öykü yazarken çok daha yoğun, daha çarpıcı, kısa, yani öz bir anlatma yolunu seçiyorsunuz. Sayfalara boğulmuş bir anlatım biçiminden çok daha güç. Bu niteliklerden ötürü çağımıza daha uygun bir sanat olduğunu düşünüyorum. Anlatacağını en kısa biçimiyle ifade edebilmek için çok güçlü bir disipline girmiş olmak lazım.  Bol bol öykü okumak gerek. Çehov, Poe kim varsa atlanmamalı. Tabii, bir de yazarın kendi özel dili öyküye yatkın mı? Oturup başınıza gelen bir şeyi anlatmak değildir öykü. Öyküleşebilmesi için titizlikle dramatik olarak kurgulanmış olması gerekir. Hayatta gördüğünüz şeyi, edebiyatla bir kere daha gerçekleştirmeniz lazım.”

Hikâyenin, bugün “öykü“de ifadesini bulan tek bir türün değil, mit’ten modern hikâye ve romana kadar uzanan türlerin genel adı olduğunu unutmamak gerekir. Yani hikâye; insanın sözü keşfettiği günden bugüne en çok başvurduğu bir anlatım tarzı; edebiyata dahil durumda ise pek çok anlatma esasına bağlı eser/türün ortak üst formu; son iki asırdır da anlatma esasına bağlı eser/türler şemsiyesi altında bağımsız bir edebî türdür. Kısa öykü ise bağımsız bir edebi tür olarak 19. yüzyılda gelişmiş olsa da kökeni uygarlık kadar eskidir. Modern kısa öykünün ortaya çıkmasına zemin hazırlayan ataları; mitler, efsaneler, halk hikâyeleri ve benzeri anlatı türleridir kuşkusuz. Bu eski anlatı biçimleri, kısa öykünün geliştiği ortamları barındırmaktadır. Aslına bakarsanız kısa öykü, hâlâ gelişmekte olan bir edebi inceleme alanıdır da.

Poe, temelde kısa öykünün bir romandan daha birleşik bir etkiye sahip olması gerektiği ve bu etkinin kısa öykünün tek bir oturumda okunabilmesiyle daha da artacağı görüşünü ileri sürmüştür. Poe‘ya göre okuyucunun ruhu yazarın kontrolündedir.

Özünde, kısa öykünün güzelliği de zaten budur. Kısa öykü, okuyucunun öykünün dünyasına çekilebileceği ve yazar öyküsünü anlatana kadar gerçekliğin gün ışığına çıkmayacağı kadardır. Kısa öyküde okuma deneyimi, karanlık bir tiyatroda bir oyun veya filmin tam anlamıyla içine dalmaya benzer. Dilin ve hayal gücünün okurla etkileşimini en üst düzeyde sağlar.

Kısa öykü, tek bir sürekli okumada okunabilecek yeterince kısa ve yeterince birleşik bir düzyazı kurgu tekniğidir.”

Kısa öykü, kural tanımaz ve başkaldırır.”

Kısa öykü, yazarın hikâyeyi anlatırken yaratıcılığını sınırlamaz. Kısalığı ise yazara -hikayesini anlatmak için- bir romandan bile daha fazla özgürlük tanır.

Bir kısa öykü ne kadar kısa olmalıdır peki?

Bir sayfa, bir hikâyenin duygusal bir çekim yaratması için çok kısa görünebilir. Oysa tek bir cümle bile bir öykü anlatabilir. Ernest Hemingway‘e ait olup olmadığı tam olarak bilinmese de yalnızca altı kelimeden oluşan aşağıdaki kısa öykü dünya edebiyatının içinde yol almaya devam etmekte.

For sale: Baby shoes, never worn.” (Satılık: Bebek patikleri, hiç giyilmemiş.)

Erken dönem öykücülerden Mark Twain gibi diğer yazarlar Poe‘nun yolundan giderek sıklıkla gizemli, ürkütücü veya tekinsiz temaları işlemişlerdir. Ancak 20. yüzyıl yaklaşırken kısa öyküde günlük yaşama dair ve uyumlu yeni bir bakış açısı ortaya çıktı. Rus yazar Anton Çehov ile başlayan akım, okuyucuların hayatlarını yansıtıyor gibi görünen daha sıradan bir kurgu ile yürüyordu. Çehov, kısa öykünün insanın varoluşuna gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşan usta bir biçim olduğunu kanıtladı.

Çağdaş kısa öyküde ise modernizm, post-modernizm, New Yorker stili, minimalizm, meta-kurgu, deneyselcilik

Bütün bunları kapsayan çağdaş kısa öykünün kökeni Hawthorne ve Çehov‘a kadar uzanır. Olay örgülerini benimseyen kısa öykü yazarları -gizem, gerilim, bilimkurgu, korku ve büyülü gerçekçilik- Hawthorne‘un torunları olarak düşünülebilir. Edebi kurgunun büyük kısmını içeren gerçeklikte sürüklenen karakterlere meyilli öykülerin yazarları ise Çehov‘un torunlarıdır. 

Bir başka kuramcı, şair ve yazar Aydın Şimşek’in kısa öykü ile ilgili sözleriyle tamamlayalım:

“… Kaprisli, sürprizli, zamansız olmak kısa öykünün doğasında vardır. Munislikten, dakiklikten, tahminlerle örtüşmekten hoşlanmaz. Kısa öykü, basitçe oluverir. Kısa öykünün derinlikten yoksun olduğunu söyleyenlere yüz verme. Onları zamanında kim bilir kimin insanlık macerasını eksiksiz anlattığı şu kısacık öyküyle yanıtla: ‘Doğdum, yaşadım, öldüm.’

Uzun bir öyküden kelimeleri atarak kısa bir öykü yaratabileceğini sanma sakın. Kısa Öykü, huyu kurusun, tam kendine göre ve sayıda kelimeyle doğar. Bir öykü, eğer kısaysa iki kere iyidir. Ayakları yere basmayan bir kısa öykü, yerlerde sürünen bir uzun romana yeğdir. (…)”