MERYEM GÖKTÜRK/BİR SANAT KIRAN OLARAK PİCASSO’NUN AVİGNONLU KIZLARI

BİR SANAT KIRAN OLARAK PİCASSO’NUN AVİGNONLU KIZLARI

Sanat düz yolunda akarken -tabii hiçbir zaman sanatın yolu dümdüz değildir, kıvrımlı, düzlemsel hatta uzaysaldır- bazen de kırılır. Sanat acıyla, cesaretle ve belki biraz da gizli bir zevkle kırılır. Kırık sanat genelde insanlara batar. Hatta ilk başta onu kırana batar. Sanatın büyüklüğü biraz da insanlara batabilirliğinden, yani ete varma gücünden gelir.

Sanat zor kırılır, onu kırmak zordur. Yine de bazen bir zorunluluk öyle birikir ki sanat kendi zorunluluğundan kırılır. Bu zorunluluğu sezmek başlı başına sanattır ve belki de sanatın hakikati oluşturma gücünün en güçlü yanıdır.

Sanatı kıranlar genelde alkışlanmaz. Özellikle Ezra Pound’un “yeniyi yap/yeni yap” (make it new) olarak özetlediği modern sanat anlayışının benimsenmesine kadar, yeniyi yapanlara pek de gereksinim duyulmamıştır, hatta mümkünse “yeni” hiç olmasın istenmiştir. Tabii her “yeni” sanatı kırmaz, kıramaz; sanatı kırmak yeniyi yapmanın ötesindedir. Sanat gelişip serpilir, eğilip bükülür ama sık sık kırılmaz.

Picasso’nun “Avignon’lı Kızları” bir sanat kırandır. Sanatı geçmişten getirdiği büyük bir güçle, bir yönüyle kendisiyle kırar. Tabii kırılan sanat yıkılmaz, eskisi gibi, hatta belki de fazla, parlamaya devam eder. Çünkü kendisini kıran, onun ne olmadığını göstererek bir yandan da onu gösterir. Bana göre, sanat çokluğuyla daha bir parlar.

1906 yılında Picasso bir gün Paris’te yaşayan Amerikalı romancı, şair, oyun yazarı ve sanat koleksiyoncusu dostu Gertrude ve kardeşi Leo Stein’ın evine gider. Henüz 25 yaşındaki Picasso, resim öğretmeni olan babasının, İspanya’nın bir sonraki Goya’sı ya da Velazquez’i olacağına dair hayallerini kırarak Paris’e gelmiş, beraber geldiği arkadaşının, kendisinin de içinde yer aldığı bir aşk üçgeni nedeniyle intiharına şahit olmuş; hüznün ve kendi duygusal hesaplaşmasının egemen olduğu Mavi ve ifade gücünü inceliğe yedirebildiği Pembe Dönemlerini tamamlamıştır.

O gün, Stein’lerin evinde sanat tarihine iz bırakacak gerçek anlamda bir sanat karşılaşması yaşanır. Dönemin avangard sanat çevresinin gidip geldiği evin salon duvarında Matisse’in yeni resmi, “Yaşama Sevinci” (The Joy of Life) asılıdır. Bu resim, Cezanne’ın bıraktığı yerden (özellikle Cezanne’ın “Yıkananlar” tablosundan) modern sanatı devam ettirmesiyle ilgi odağıdır. Toplumda olumlu, olumsuz, karışık bir şok etkisi yaratan resim Stein’ların evinde beğeni toplamaktadır. Bu resim, daha önce benzeri görülmemiş renk kullanımları, Cezanne’ın yanı sıra Japon, İran ve oryantalist sanattan taşıdığı izlerle son derece yeni ve çarpıcı, büyük ebadıyla eşsiz bir eserdir.

Matisse, Yaşama Sevinci

Genç Picasso, kendinden yaşça büyük olan ve yaşam boyu rakibi olacak Matisse’in resminden çok etkilenir. (Picasso daha sonra Cezanne’ı anneleri; Matisse’i ise babaları olarak gördüğünü söyleyecektir.) Picasso, henüz Matisse kadar etkili bir sanatçı değildir, ama kendinden emindir ve bundan daha iyisini yapabileceğini düşünür. Buradaki “daha iyisi” sanatı daha çok kıran anlamına gelmektedir. Bu duygularla, sanat hırsı ve gücü içinde evine dönen Pablo çalışmaya başlar ve 1907 yılında Avignon’lu Kızlar tablosunu tamamlar.

Picasso, altı aydan uzun bir süre boyunca yüzlerce eskiz, çizim ve resim yaparak bu tabloya hazırlanır. Bu tablo, sanat tarihinin pek çok birikiminden yararlanmakta ve farklı unsurları bir bilinçle bir araya getirmektedir. Tabloda, Mısır, Güney Asya, İberya Sanatları ve Barok Dönemi’nin yanı sıra, Cezanne, El Greco, Velazquez, Gaugin, Manet ve Degas’dan etkiler bulunur. Ancak tüm bu ekiler arasında en güçlüsü Afrika sanatından gelmektedir. Picasso Batı sanatıyla boğuşmasında daha önceden gördüğü hiçbir şeye benzemeyen Afrika Sanatından büyük güç alır. Tabloda Afrika maskelerinin etkisi belirgindir.

Picasso, Avignonlu Kızlar

Avignonlu Kızlar, Batı sanatında büyük bir kırılma yaratmıştır. Picasso tek bir resimle; temsili, üç boyut etkisini, perspektifi, odağı, formu, zaman ve mekânın birliğini, üslup tutarlılığını, görüş açısını, değer yargılarını, güzellik anlayışını kırmıştır. Picasso, bu resimde çok sevdiği “chiaoroscuro”yu, ışık ve gölge oyunlarını terk etmiş, yüzeyleri blok olarak ele almıştır. Figürlerin normalde görünmeyen yönlerini de resmederek ve geometrik yaklaşımıyla Kübizmin temelini oluşturmuştur. İnsanlara, daha önceden olmayan bir bakma ve görme biçimi sunarak, gözleri ve zihinleri değiştirmenin bir yolunu göstermiş, yeni bir resimsel sentaks oluşturmuştur. 

Tablodaki Avignonlu kadınlar Avignonlu fahişelerdir ve güzel görünmeleri için resmedilmemişlerdir. Bu tablo Batı sanatına yüzyıllardır egemen olan kadın ve insan güzelliği ve ifade gücüyle hesaplaşır. Resimdeki kadınlar belirsiz ya da olmayan bir mekândan; boş ya da anlamsız bir biçimde doğrudan izleyiciye bakmaktadır. Picasso, daha sonra, resimlerdeki figürlerden ziyade, arkadaki boşluğun kendi ilgisini daha çok çektiğini söyleyecektir. Bu tabloda da bir çeşit boşluk üzerindeki figürlerin arasında bir iletişim ya da bir konu çerçevesinde anlamlı bir bütünlük yoktur. Bu haliyle resim, sanatın modern yolculuğunu izleyicinin yüzüne çarpar. Böyle bir çarpma dönemin sanatçıları, hatta Matisse için bile fazla şiddetlidir.

Resmin tamamlanmasının ardından Picasso resmi, ressam arkadaşı Braque’a gösterir. Braque resim karşısında şok geçirir, resmi beğenmez ama çok etkilenir ve detaylı olarak inceler. Braque resim üzerine düşündükçe resmi daha iyi anlamaya ve beğenmeye başlar. Braque ve Picasso, birlikte, iki yıl boyunca, gece gündüz tartışarak ve birbirlerinin resimlerini yorumlayarak Kübizmin temellerini oluştururlar.

Picasso, Matisse de dahil olmak üzere çevresindeki ressam ve arkadaşlarının çoğunlukla olumsuz tepkileri nedeniyle, tabloyu ancak yapımından 9 yıl sonra 1916’da sergilemiştir. Resmin modern sanat üzerindeki derin etkisi ancak 1920’lerde anlaşılmaya başlayacaktır. Tablo, bugün devrimci gücüyle modern sanatın temel taşı olarak görülmektedir.

Sanat nasıl da tablolar karşısında geçirilen şoklarla ilerliyor. Acaba biz 21. yüzyıl insanları böyle şoklar deneyimleyebiliyor muyuz?