ELEŞTİREL DÜŞÜNME: ÇOCUK VE GENÇLİK KİTAPLARI
Eleştirel Düşünme Nedir?
Düşünmek… Ne de mühim bir eylem! Basitçe, zihnin bir konu etrafında toplanan bilgileri tartıp biçmesi, aralarındaki o gizli bağları keşfederek bir yargıya varması, bir karara ulaşması demek. Ancak bu tarif, düşüncenin o engin denizini tek bir damlayla anlatmaya çalışmak gibi. Aslında düşünmek, bir sorunun o karmaşık labirentinde yol alırken zihnin devreye soktuğu pek çok bilinçli süreci içerir. Aktiftir, devingendir, bir amaca yöneliktir ve sistemlidir. Mevcut bilgiler arasında anlamlı bağlar kurmayı, karşılaştırmalar, kıyaslar, çelişkiler, benzerlikler yapmayı gerektirir ve nihayetinde bir sonuca, çıkarıma, yargıya varmayı amaçlar.
Özdemir’in o veciz ifadesiyle düşünmek, adeta ‘kavramlardan yeni kavramlar üretme işi’dir. Köknel ise düşünceyi, nesnelerin kendileri yerine onların sembollerini kullanarak yapılan zihinsel bir faaliyet ve sorunlara çözüm arayışıdır şeklinde tanımlar. Bir birey için aydınlatılmamış, muğlak bir durum söz konusuysa ve bu durum onu derinden rahatsız ediyorsa, işte o an düşünme eylemi kıvılcımlanır. Dewey’e göre ise düşüncenin başlangıç noktası ‘kuşku’dur; yani düşünme, o içimizde beliren şüpheyi giderme ihtiyacından doğar. Düşünme eylemi, adeta kendi içine bir yolculuktur.
Kant, o meşhur Saf Aklın Eleştirisi’nde, insanın doğası gereği düşündüğünü, zihnine takılan sorulara yanıtlar aradığını ne de güzel dile getirir: İnsan aklı, öyle sorularla karşı karşıyadır ki onlardan kaçamaz çünkü bu sorular aklın kendi doğasından kaynaklanır ancak yine de bu sorulara yanıt veremez, çünkü insan aklının tüm yeteneklerini aşarlar.
Eski Yunanlılar, okul için boş zaman anlamına gelen ‘leisure’ kavramını kullanmışlardır. Bu derinlikli anlayışa göre çağdaş insan da boş zamanını düşünmeyle ve öğrenmeyle geçirmelidir. Epiharmus’un o anlamlı sözü kulaklarımızda çınlar: İnsan, düşünce ile görür ve duyar, her şeyi yöneten düşüncedir, geriye kalan her şey kör ve sağırdır.
Peki ya o ‘üst düzey düşünme’ dediğimiz kavram nedir? İşte bu, akıl yürütmeye, analiz ve sentez yapmaya dayanan, karmaşık, bilgiler arasında tutarlılık, bağlantı ve kapsamlı zihinsel faaliyetler gerektiren bir düşünce biçimidir. Araştırmaya ve sorgulamaya dayanır, amacı anlaşılırlıktır ve sonuçlarını bilimsel verilere dayandırarak sunar. Alan yazınında ise üst düzey düşünme becerisi çoğu zaman ‘eleştirel düşünme becerisi’ ile eş anlamlı olarak kullanılır.
Eleştirel düşünme, kendi düşüncelerimizi ve başkalarının düşüncelerini dikkate alarak kendimizi, olayları, durumları ve fikirleri anlamayı hedefleyen aktif ve düzenli bir üst düzey zihinsel süreçtir. Paul ve Elder’a göre eleştirel düşünme, bilinçaltı seviyesindeki düşünceleri bilinç düzeyine çıkarma sanatıdır. Bu süreçte düşünme, yargılama, karşılaştırma ve karar verme gibi yetenekler devreye girer. Başka bir deyişle eleştirel düşünme, belirli ölçütlere göre değerlendirme yapma işidir. Bu düşünce becerisine sahip bir birey, yeni bir bilgiyi olduğu gibi kabul etmek yerine, o bilgiyle ilgili geçmişteki bilgilerini gözden geçirir. Bono’nun o çarpıcı benzetmesiyle, eleştirel düşünme ‘temiz havada içe çekilen güçlü bir nefes’ gibidir.
Bu kıymetli düşünce biçiminin kökenleri ise Antik dünyaya, o büyük düşünür Sokrates’e kadar uzanır. Sokratik sorgulama, kişiye adeta bir iç ses bahşeder; kişi bu iç sesle düşüncelerini denetler, değerlendirir ve onarır. Bilginin doğuştan geldiğine, ancak kişilerin belleğinde üstü örtülü bir biçimde beklediğine ve uygun sorularla ortaya çıkarılabileceğine inanan Sokrates, kendini bir ‘ebe’ olarak nitelendirmiştir; çünkü o, derinlemesine sorgulamayla kendini bilgisiz sanan nice insanın bilgilerini açığa çıkarmalarını, adeta ‘doğurmalarını’ sağlamıştır.
Eleştirel Düşünme Neden Önemlidir?
Sorun çözme yeteneği, hayatımızın her anında bize rehberlik eden, vazgeçilmez bir beceridir. Ve eleştirel düşünme, en yalın ifadesiyle bir sorun çözme biçimi olarak düşünüldüğünde, hayatımız için taşıdığı o hayati önem daha da belirginleşir. Günlük hayatın o karmaşık trafiğinde yeni yollar keşfetmekten tutun da oy vereceğimiz siyasi partiye karar vermeye kadar pek çok meseleye çözüm bulmak, işte bu eleştirel düşünme sayesinde mümkün olabilir.
Günümüzde her birey, eleştirel düşünmeyi eğitimin en temel hedefi olarak görmelidir. Çünkü eleştirel düşünme, bizleri yanlış düşüncenin o yıkıcı etkilerine karşı koruyan adeta ‘zihinsel bir hijyen’ görevi üstlenir. Gerçeklere sırtını dönen, bir meselenin olumlu ve olumsuz yönlerini tartmak istemeyen, hatta istese bile bunu yapabilecek düşünsel güce sahip olmayan bir seçmen kitlesinin ya da önyargılar ve basmakalıp fikirlerle karar veren hukukçuların, eğitimcilerin, ekonomi uzmanlarının oluşturduğu bir toplumun uğrayacağı zararlar, ne yazık ki çok büyük olur.
Günümüz insanı, o bitmek bilmeyen bilgi bombardımanı altında, kavrayışını zedeleyen, ihtiyaç duyduğundan çok daha fazla uyaranın kuşatması altında adeta boğulmaktadır. Seyirciye düşünme fırsatı tanımayan, anlam boşlukları bırakmayan ve basmakalıp anlatılarla mesajını açıkça sunan televizyon programları, izleyicinin gününün büyük bir bölümünü düşünmeden ekran başında geçirmesini arzu eder. Bu programların gayesi düşündürmek değil, alkış toplamaktır. En az çabayla, tıpkı bir kasetçalara kaset yerleştirir gibi seyircinin zihnine hazır görüşler yerleştirirler. Benzer şekilde, türlü yanıltıcı yöntemlerle ürünlerini tanıtan nice firmalar, alıcılarının eleştirel düşünme yeteneğini körelterek onları örtük bir biçimde, düşünmeden tüketmeye yönlendirir.
Eleştirel düşünme yeteneğinden yoksun kişiler, işte tam da bu tür düşünsel tuzaklara kolayca düşer, sorgulamadan dini, siyasi ve geleneksel liderlere bağlanır ve düşüncelerini onlara emanet ederler. Oysa sağlıklı bir demokrasinin olmazsa olmaz koşulu, eleştirel düşünebilen ve bütünü görebilen bir çoğunluğun varlığıdır. Bütünü görebilenler, ayrıntıların o karmaşık labirentinde kaybolmaz, bakış açıları zengindir; onlar çaresizce tepki verenler değil, kendi gerçekliklerini şekillendiren aktif katılımcılardır.
Ülkemizde bu tür bireylerin yetişmesine yönelik olarak okullarda seçmeli ders olarak okutulan Çocuklar için Felsefe (P4C) dersinin öğretim programında eleştirel düşünme becerisinin önemi sıkça vurgulanmıştır. Ancak Kuçuradi’ye göre, bu önemli dersi verecek öğretmenlerin seçiminde yeterli özen gösterilmediği için dersler ne yazık ki amacına ulaşamamaktadır. Oysa Çocuklar için Felsefe (P4C) dersinin programda seçmeli ders olarak yer alması bile çelişkili bir durum yaratmaktadır; zira dersin seçmeli olması, düşünme eğitimine herkesin ihtiyacı olmadığı gibi yanlış bir algı oluşturabilir.
Edebiyatta Eleştirel Düşünme Niçin Gereklidir?
Eğitimde, o hayati öneme sahip duyu eğitimine, yani sanata yeterince yer verilmemesi ne acı bir eksikliktir. Bu nedenle, okul odaklı öğrenmede öğrencilerin düşünme yetenekleri arzu edilen seviyeye ulaşamaz. Oysa eğitimde sanatın yerini doldurabilecek başka hiçbir şey yoktur. Duyu eğitiminden mahrum kalan bir birey, bakar ama göremez, işitir ama duyamaz. Sanat, bireyin düşünce sürecine ve o eşsiz kişilik gelişimine derin katkılar sunar, yaratıcılığın o sınırsız potansiyelinin yeşermesini sağlar.
Güzel sanatların o incelikli dallarından biri olan edebiyat ise, ‘İnsanın duygularının, düşüncelerinin, hayallerinin, kaygılarının, karşı çıkışlarının, sanatçı tarafından özenle oluşturulan kurgu aracılığıyla dilin o zengin imkânlarına düşsel bir dönüşümüdür.’ İnsanı ‘sığlıktan, bencillikten ve onun doğurduğu o derin yalnızlıktan’ kurtaran edebiyatın en temel görevi, ‘duygu ve düşünce arasında sağlıklı, dengeli bir bağ kurmaktır.’
Kaliteli çocuk kitaplarıyla buluşan çocuklar ve gençler, aslında örtük bir biçimde ‘sağlıklı düşünme’ eğitimini de almış olurlar. Çünkü bu kıymetli metinler, çocuğun ve gencin kendi varoluşuyla ilgili temel soruları sormasına vesile olur. İşte bu sorular aracılığıyla, onların özgürce düşünce üretebilmelerinin önü açılır. Unutmamalıyız ki bireylerin o karmaşık belleklerini eğiten, dildir. Kavramsal açıdan yoksul bir dilin, ürettiği düşünce de kaçınılmaz olarak sınırlı kalacaktır.
İşte tam da bu noktada, çocuk ve gençlik kitaplarının yukarıda bahsedilen o değerli unsurlar dikkate alınarak yapılandırılması ve bu niteliklere sahip kitapların genç okurlarla buluşturulması hayati bir önem taşır. Okuma kültürü edinme sürecinde çocuklarla ve gençlerle buluşturulan kitapların her açıdan olduğu gibi onların düşünme becerilerini geliştirmeye olan katkısı bakımından da titizlikle incelenmesi gerekir. Böylece çocuklarımızın ve gençlerimizin düşünme yetenekleri, nitelikli kitaplar aracılığıyla daha da olgunlaşacaktır. Bu bağlamda, internet sitelerinde en çok satan çocuk ve gençlik kitaplarının da çocuklarımızın düşünsel becerilerine olası katkıları açısından değerlendirilmesi büyük bir önem arz etmektedir.