AHMET RIFAT İLHAN/ GÜNDEN KALAN

KALAN

      İki bin dokuz yüz seksen dördü gösteriyordu dijital sayaç. Kimisi farkındaydı yapay zekâyla dünyayı yöneten, her yeri kaplayan bir makine içinde yaşadığının. Çoğu farkında değildi. Farkında olanların kendince hayalleri vardı. Bazılarının hayali küçüktü. Makinenin iç yapısına sızmak. Virüs gibi. Devrelerine, işletim sistemine, hafızasına… Bir anlamda, iç huzursuzluk ve kargaşa çıkarmak.

Düzen hizmetlilerininse hayali büyüktü. Sisteme bakım yaptıkları sırada dünyanın yönetimini devralmak için makinenin donanımını ele geçirmek. İşlemciyi, ses ve görüntü kartını…

Bazılarınınsa hayali daha da büyüktü. Onların hedefi, etrafı kat kat güvenlik duvarıyla örülü ana kartı ele geçirmekti. Gerçek savaşçılar gibi. Hepsinin mücadelesi kendine göre çetindi ama savaşı son gruptakiler, hayali sınırsız olanlar kazandı sonunda.

Ancak toz duman ortadan kalktığında, dünyada yalnız bir adamla kadın kaldı.

GÜNDEN KALAN

Kararsız kalp

camla taş arasında,

gıdasız son yemek,

pis kokulu hava,

bir yudum klorlu su

ve beton yığını toprak

tekdüze günün olağan hatırası.

Yirminci kattan atlayan adam,

yirmi kat aşağıda

bir aşağılık tarafından vurulan kadın,

sessiz çığlığı bir çocuğun,

beşikteki bebeğin dinmeyen ağlaması

ve bir seksen çukura atılan cılız beden

günden kalan.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir