ALİ FUAT KARAÖZ/DOSTOYEVSKİ’DE KUMAR TUTKUSU VE “KUMARBAZ”

DOSTOYEVSKİ’DE KUMAR TUTKUSU VE KUMARBAZ

Dostoyevski Kumarbaz adlı romanında insan doğasını ve onun gerçeğini ele alır. Otobiyografik öğeler içeren roman, hayatının bir dönemini, iflah olmaz kumar tutkusunu mercek altına almak için bulunmaz olanaklar sunar.  Polina Suslova ile Avrupa’da geçirdiği günlerdeki karşılıksız aşkı ve kumar tutkusundan esinle farklı bir kurguyla daha başka öğeler ekleyerek bu romanı yazmıştır. Bu yanıyla onun yaşantısından yaratılarına yansıyanları mercek altına almak onu tanıma anlamında yararlı olacaktır.

Kumarbaz’ın roman kahramanı Aleksey Ivanoviç’in hayattan hiçbir beklentisi yoktur, adeta boşlukta gibidir. Rusya’dan göçüp Almanya’ya yerleşmiştir. Burada kendini çok zengin gösteren General Zagoriyavski’nin çocuklarına eğitmenlik yapmaktadır. Öte yandan General’in üvey kızı Polina Aleksandrovna’ya da âşıktır ama karşılık bulamamaktadır, ayrıca iyi bir kumarbazdır, bu konuda kendine güveni de tamdır.

General ailesiyle birlikte Ruletenburg’ta bir otelde kalmaktadır, zengin havalarına bürünse de aslında parasız biridir, düzgün bir işi ve geliri yoktur, sevdiği kadının yanı sıra ailesine bakabilmek için bir mirasa bel bağlamıştır, bunun için Rusya’da yaşayan zengin halasının ölmesi gerekmektedir. Bu amaçla sıklıkla Rusya’ya telgraflar çekerek halasının durumunu öğrenmek ister. Yaşlı kadının ölümünü bekleyen sadece o değildir, servete konmak için onunla dost gibi görünen tipler de vardır, bunlar arasında Fransız Markiz de Grie, sevgilisi Mademosille Blanche ve otelde daha başkaları da bulunmaktadır. Ötesi Markiz de Grie yaptığı anlaşmaya göre onun tüm mallarını ipotek altına almıştır; daha ötesi o da Polina’ya âşıktır. İki aşk arasında kalan Polina, Aleksey’i basit görür; sanki emrinde çalışan bir köle gibidir. Birçok işte onu kullanır; ayrıca para verip kendi hesabına kumar da oynatır.

Aleksey, Polina’ya o denli âşıktır ki kendini tepeden aşağı atabilecek ya da onun istediği birini öldürebilecek ruh halindedir. Polina’nın isteğine uyarak bir gün parkta gezerlerken Aleksey Alman baron ile baronese saygısızlık yapar. Buna General çok kızar, saygınlığına gölge düşürmüştür, bu yüzden onu işten kovar. Aleksey otelden ayrılmak zorunda kalır. Bu arada ölmesi beklenen büyükanne Babulenka hizmetçileriyle birlikte otelde görülür, bu durum her şeyi alt üst eder. Yaşlı kadın ölümünün beklendiğinden haberdardır. Herkese bağırır, emir verir, garsonları azarlar; zaten patavatsız biridir. Durmadan soru soran da biridir, bu halleri ile ilgi odağı olur. Babulenka zengin ve soylu biri olarak kabul görür, otelin en pahalı odasını ona verirler. Daha otele yerleşir yerleşmez rulet salonlarını sorar. Aleksey ona yardım eder, istediği yerlere götürür. Rulet salonunda bu denli yaşlı ve üstelik hastalıklı bir kadının kumar oynaması ilgi çekicidir, herkes onu izler. Büyük oynar, yüksek risklere büyük paralar yatırır, ilk gece çok büyük paralar kazanır. Müthiş keyif alır, kazandığı paralardan hizmetçilerine, öte yandan yolda gördüğü fakirlere de verir. Tüm bunları yapan yaşlı kadın General’e hiçbir şey vermediği gibi onu mirasından mahrum bırakacağını da söyler. Böylesi bir kazançtan sonra kumar bir tutku haline dönüşecektir. İlerleyen günlerde oynamaya devam eder ama bu sefer paralarını tükettiği gibi tahvillerini de satar, her seferinde kaybeder, en sonunda Rusya’ya geri döner.

Tüm bu gelişmelerin yankısı esas olarak General’in çevresinde hissedilir, mirastan bir şey alamayacağını anlayan çevresindekiler farklı yollara başvurur. Mademosille Blanche, Prens Nilski ile dostluk kurar. De Grie, General’i borçlu bırakarak Fransa’ya gider. Polina üvey babasını borç batağından çıkarmak için Aleksey Ivanoviç’ten yardım ister. İyi bir kumarbaz olan Aleksey’e az bir para verir. Bu para ile rulet masasına oturan Aleksey, o gece çok büyük para kazanır ve bunu Polina’ya verir. Polina ona pay vermek ister ama o almaz. Polina bozulur, aralarında soğuk rüzgârlar esmeye başlar. Bundan sonra Polina, Mister Astley ile yakınlaşırken Aleksey ile Mademosille Blanche arasında aşk doğar. General bunların farkında değildir. Mademosille, Aleksey’den aldığı parayla Paris’te bir ev satın alır, ötesi balolar da verir. Daha sonra General Fransa’ya gider ve Mademosille Blanche ile evlenir. Aleksey tüm parasını düğünde harcar, bu haliyle Ruletenburg’a döner. Borcu çoktur, bu yüzden cezaevine girer, bir zengine uşaklık eder, para biriktirir ama bunları kumarda kaybeder. Bu arada büyükanne ölür, mirasını Polina ile General’e bırakır. Çok geçmez, General, Paris’te kalbine yenik düşer. Bir gün Astley, Aleksey’e Polina’nın kendisini sevdiğini ama kumarı bırakmasını istediğini söyler. Aleksey’e para veren Mister Astley, kumarı bırakırsa kendisine daha fazla maddi yardımda bulunacağını da ekler. Ancak Aleksey kumar tutkusuna yenik düşer, bu parayı da kumarda kaybeder. Kumarbaz kumarı bırakacağını bir tiryaki gibi çok kez söyler ama bunu hep erteler.

Romandaki mekânlar Ruletenburg ile Paris kentleridir. Dostoyevski ile Polin Suslova’nın gezdiği mekânlar buralardadır. Polin ile Fransa’da buluşacaklardır ama o geç kalır. Dostoyevski Wiesbaden kentinde tutkuyla kumar oynar, ilk anda büyük para kazandıktan sonra sevgilisine gitmek için tren biletini de alıp oteline gider. Ama son anda daha fazla kazanma hevesine kapılır, tekrar döner ve tüm parasını kaybeder. Romanda da buna benzer bölümler vardır. Babulenka da aynı ruh haliyle geri döner, paralarını kaybeder. Ötesi Rusya’ya dönmek için biletini de almıştır, kaybettiklerini tekrar kazanmak için tahvillerini bile ucuza satar ama tümünü kaybeder. Dostoyevski de her şeyini kaybedip sevgilisinin takılarını, saatini bile rehin bırakır. Aleksey de Polina’nın pırlantalarını rehin verir.

Romanın olay örgüsü bir yana, olayların benzerliğinin yanında karakterlerin adları da birbirine yakındır. Gerçek hayattaki Polin Suslova romanda Polina Aleksandrovna’dır. Ötesi her ikisi de aynı karaktere, duygu ve düşüncelere sahiptir. Polin genç bir güzeldir, feministtir. Dostoyevski ise yaşlı yoksul, hastalıklı biridir. Polin onu sevmez, ona değer vermez, kendinden daha küçük bir İspanyol gence tutulmuştur ama genç adam aldatınca Polin ilişkiyi bitirir. Romandaki Polina karakteri tıpkı Polin gibidir, Fransız De-Grie’yi Aleksey’e tercih eder, onunla gizli bir aşk yaşar. Polina Aleksey’i bir hizmetçi gibi görür. Aleksey onu delice sevse de Polina onunla ilgilenmez, ona para verip kendi hesabına kumar oynatır, pay vermek ister ama bunu Aleksey kabul etmez. Polina onu hep kullanmak ister, küçümser, bu yüzden Aleksey çileden çıkar. Dostoyevski Aleksey’in Polina’ya olan duygularını iç diyaloglarla anlatır.

“Yine eskisi gibi davranıyor. Karşılaştığımızda gene öyle umursamaz, dahası küçümser, nefret dolu bir bakışla süzüyor beni. Benden iğrendiğini gizlemek bile istemiyor. Farkındayım. Ne var ki, bana nedense gereksinimi olduğunu, bir şey için beni yedekte sakladığını da gizlemiyor. İlişkilerimiz birçok bakımdan çok tuhaf. Onun herkese, her şeye karşı mağrur, kibirli davrandığını biliyordum ama bir türlü akıl erdiremiyorum buna. Sözgelimi onu çıldırasıya sevdiğimi biliyordu.”

Buradan da anlaşılacağı üzere Aleksey İvanoviç pek çok yönden Dostoyevski’ye benzemektedir. Aleksey, General’in çocuklarının öğretmenidir. Polina ile bu vesileyle tanışır.  Dostoyevski’nin ilk karısı Maria Dimitriyevna ile tanışması da buna benzer şekildedir. İlk zamanlarında Maria’nın çocuğuna özel dersler verir, daha sonra âşık olur ve onunla evlenir. Keza Dostoyevski de Aleksey de iflah olmaz derecede kumar düşkünüdür. İkisi de özelikle Fransızları sevmez, onları soğuk, bencil ve kasıntı bulurlar, ötesi Avrupa’yı da sevmezler.

Bunlardan başka roman kahramanı büyükanne Babulenka ile gerçek hayattaki ilk karısı Maria Dimitreyevna da benzer özelliklere sahiptir. Maria veremlidir, Dostoyevski hastalığına şifa arama kaygısıyla Avrupa seyahatine çıktığı sıralarda o Moskova’da kalır. Maria’ya göre Dostoyevski çirkin, hastalıklı yoksuldur, bu yüzden onu pek sevmez, evlendiğine pişman olur. Öte yandan ilk kocasından olan oğlu Paul ile de görüşmek istemez, aksi, sert, sinirli bir kadındır, verem sinirlerini daha da beter hale getirmiştir.  Babulenka da tıpkı Maria gibidir, herkes onun ölmesini beklemektedir. Sinirli, otoriter, zengin ve yaşlıdır, hastadır. Maria’dan farkı daha otoriter ve zengin olmasıdır, ona hizmet eden bir sürü insan vardır.

Dostoyevski’nin babası çok otoriter biridir, çocuklarını sert disiplinle yetiştirir. Bundan çok çekmiş olan Dostoyevski bu konuyu da romanda işler, bu tür aile yapısını eleştirir, bunu Aleksey karakteri üzerinden dillendirir ama burada konu edilen aile bir Alman ailesidir.

Dostoyevski bu romanında düello konusuna da değinir, Puşkin’in düelloda öldürülmesine gönderme gibidir. Aleksey saygısızlık yaptığı zaman baronların onu düelloya davet etmelerine ramak kaldığını General’e söyletir. Buradaki baron ve düello göndermeleri Puşkin’i düelloda öldüren Antes baronunu çağrıştırır. Bir başka yerde Aleksey aşırı kızdığı birini düelloda gebertmek istediğini söyler.

Dostoyevski, bu romanda sadece aşk ve kumar izleklerini ele almaz, bunların yanında dönemin Avrupa insanının Ruslara bakışını da ele alır, bu sırada Polonya ayaklanması dolayısıyla Avrupa toplumları Polonyalıları desteklemekte Rusya’ya işgalci gözüyle bakmaktadır. Bundan başka değişik karakterler üzerinden farklı milliyetlerden insanların duygu ve düşünce dünyasına da girer. Bireyin psikolojik derinliğinin yanı sıra toplumsal meseleleri de ele alır. Kumar tutkusu bağlamında bunun psikolojik boyutlarını incelerken öte yandan kumarın oynanış şekli ile kumarhaneyi de anlatır. Zaten o dış mekânlardan daha çok, insanın iç dünyasına girip derin psikolojik çözümlemeler yapması ile ünlüdür. Bu yanıyla insanı ve onun gerçeğini tüm yönleriyle derinlemesine verir.

Dostoyevski kumarı daha çok para kazanma arzusuyla oynar, parasız olduğu için bunu çıkış yolu olarak görür ama daha da batar, onun için zevkine oynamak ikincil olandır. Aleksey için ise kumar daha çok alışkanlıktır, tutkudur; para sevgisi, zengin olma ve kazandığı için takdir edilme duyguları eklenince kumar onun için vazgeçilmez bir hal alır. Öyle ki bunları anlatırken adeta kumarı özendirir gibidir, onun iyi bir kumarbaz olduğu düşünüldüğünde böyle söylemesinden de daha doğal bir şey yoktur. Ama asıl önemlisi bir kumarbazın iç dünyasına, bu denli derinliğine girebilmenin başka yolunun olamayacağı da açıktır. Kumarbaza, kumarın kötülüklerini anlattırmak gerçekliği eğip bükeceği için inandırıcılığını yitirecektir.

Dostoyevski pek çok eserinde olduğu gibi bu eserinde de çeşitli karakterler üzerinden insanı, onun doğasını, derinlemesine ruh hallerini betimleyerek gerçekçi bir biçimde verir. Bu roman otobiyografik özellikler barındırsa da bu tür değildir, yazınsal derinlik anlamında diğer eserlerine göre daha zayıf bulunur. Buna etken belki de yayınevi ile yaptığı sözleşmeye yetiştirmek için zamanla yarışmasıdır.

2 thoughts on “ALİ FUAT KARAÖZ/DOSTOYEVSKİ’DE KUMAR TUTKUSU VE “KUMARBAZ”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir