BERRİN KUPİK/CEMRE İNSANLIĞA DÜŞERSE

CEMRE İNSANLIĞA DÜŞERSE

Mevlana’nın güzel sözleri ile başlayalım:

Sen ruhuma cemre diye damladıktan sonra,

Ben bu bedende neyleyeyim…

Aşk da sen…

Hasret de sen…

Ben de sen…

 Cemrenin düşmesiyle yaşanan gelişmeler, görmesini bilen insanlara ders niteliğindedir. Bu alınan dersler, insanlara muhteşem mesajlar verir. Bu mesajları okumasını bilenler ise, hayata ve insanlığa karşı maneviyatın formülünü çözmüş olur. “Ateş Koru” da denilen cemrenin düşmesiyle birlikte tabiat nasıl canlanıyor ve nasıl ısınıyor ise insanlık adına da kalpler ve yürekler öyle ısınsın, öyle yükselsin isteriz. Cemre düşen kalplerin aydınlığını bir daha karanlıklar örtemez. Adaletsizliklere ve haksızlıklara vicdanlar yenik düşemez. Duygular, vurgun yiyemez. Kara kışlarda bile soluduğun hava bahar tazeliğindedir. Çünkü cemrenin büyüsü, insanlığın her zerresini, her hücresini sarmıştır. Cemre bir kere düşmüştür artık insanlığın ve barışın dölüne.

Yaşam, insanlığın bitmeyen savaşıdır. İyiyle, kötünün, haklı ile haksızın mücadelesi… Şu enerjisi hiç bitmeyen,  büyüsü hiç bozulmayan ve o muhteşem dokunuşu ile her şeyi değiştiren “cemre” ne olur biraz da yolunu değiştirse, biraz rotası şaşsa da tabiattan arta kalan insanlığa ve kalplere düşse.

 Evet, düşse de neler olsa…

 Dünyadaki savaşlar bitse, çocuklar hiç ağlamasa, herkes vicdan terazisini iyi dengeleyerek adaleti sağlasa, kimse kimseden hak aramak zorunda kalmasa, yüreklerde sevgi yeşerse, merhamet ve huzur artsa, bize emanet dostlarımıza hak ettikleri şekilde muamele yapılsa…

 Yazılacak daha o kadar çok şey var ki… Hepsi de insanlığa ait, olması gereken yaşam hakları. Cemrenin gücü buzları eritir, tabiatı canlandırır, havayı ısıtır tıpkı yürekleri ısıttığı gibi.

 Yine Mevlana’dan örnek vermek istiyorum. Çünkü cemre düşmüş gönüllerin tezahürü tıpkı Mevlana’nın yedi öğüdünün tezahürü gibi. Hatırlamakta fayda olacaktır.  

Cömertlik ve yardım etmede, akarsu gibi ol.

Şefkat ve merhamette, güneş gibi ol.

Başkalarının kusurlarını örtmede, gece gibi ol.

Hiddet ve asabiyette, ölü gibi ol.

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.

Hoşgörülülükte, deniz gibi ol

Ya olduğun gibi ol, ya da göründüğün gibi ol.

İnsanlığın özeti olan bu değerli yedi öğüdü yaşamak ve yaşatmak için içimizdeki cemreyi bulup çıkartalım. Aslında “cemre”  içimizdedir. Varoluşumuzdan beri bizimle olan ama hayat koşulları ile sakladığımız cemreleri yaşam felsefesi haline getirmek yüceliktir. Umarım, bir gün bu dünya, herkesin paylaşabildiği, mutlulukla ve huzurla yaşanabildiği bir yer olur. Çocukların ağlamadığı, kadınların, doğanın ve hayvanların değerinin bilindiği bir dünya…

UTANDIM

Çocukluğunu gömmüş savaş naraları,

Duyduğum ses, gördüğüm yüz, kan karışmış gözyaşlarına!

Ayna tuttum yüzüne herkes adına;

Utandım bakamadım insanlığımıza!

Korkmuş yüreğine, bombalar düşmüş oyunlarına,

Utandım bakamadım masumluğuna!

Yer gök inliyor çocuk çığlıklarıyla,

Kalpleri kararmış, engel mi savaş azgınlarına?

Utandım bu vebal başımızdan tırnağımıza!

Senin kristal gözyaşların,

Ok olsun batsın acımasızların bağrına!

Senin çalınmış çocukluğuna;

Kelepçeler takılsın hepimizin vicdanlarına!

Bil ki çocuk!

Senin hakkın, tüm insanlığın boynuna,

Kahrolsun, savaşla beslenenler bu dünyada!

Utandım bakamadım insanlığımıza!