Dinginliğin türbesindeyim
yüzümde ışıktan korolar
insanı baştan çıkaran bir açlıkla
yalnızlığın buzlu saçaklarına dokunuyorum
Ey hatıralarla dolu vadiler
geceyle gündüzün tekrarıyla kısalan ip
ve ey kurbanına haber vermeden gelen!
Çöllere doğru inleyen bir neyle
kendi mezarımın başındayım işte
Benini elbiselerine giydirmiş
yerini arayan zamirlerle dolu
yüzüm bir sürgün yeridir
yüzüm didilmiş bir yün yumağı