GÜNEŞ AYNUR METE/ÜÇ BOYUTLU GÖREBİLMEK

ÜÇ BOYUTLU GÖREBİLMEK

            Birilerine “merhaba” demeden önce kendimize “merhaba” diyebilmeyi bilelim. Kendimizi bilelim, kendimizi görelim ki dışarıya bakarken de üç boyutlu görebilelim.

            Çalışanlar, ev hanımları, emekliler, öğrenciler… Yaşamımız ne kadar düzenli geçiyorsa o kadar da rutinleşerek yavanlaşmıyor mu? Bu hengâmenin içinde rızkımızı sağlamaya çaba gösterirken çoğumuz sağlığımızı bedenimizden işaret gelmedikçe arka planda tutarız. Fiziki sağlık bu kadar önemsiyorsa, ruh sağlığımızı ne kadar önemsiyoruz acaba? Psikolojik olarak  rahatlattığı için bin bir zahmetle kazandığımız emek ödentimizi AVM’lerde kolayca bırakanlarımız oluyor. Gezmek, sosyalleşmek isteği ile de tercih edilebiliyor. Kimi kahve köşelerinde, “cafe” denilen vakit öldürme yerlerinde bezgin bir halde günlerini geçiriyor; kimi de televizyon karşısında diziler, yarışmalar, spor karşılaşmaları ile heyecanlanmaya çalışıyor. Dijital, elektronik sistemler hayatımızı sarmaladıktan sonra yedi renkli yaşama geçiş yapılmış gibi göründü kimilerince. Bağımlılık derecesinde… Başka bin bir renkli de olabilecek yaşamlara sırtımızı dönmüş olabileceğimizi düşünemeyen çoğunluktadır.

Kişiye göre yaşamın renkli geçmesi farklılaşır, denilebilir. Öyle bile olsa kabuğumuzu kırarak gözlerimizi daha önce düşünmediğimiz belki de zaman ayıramadığımız sanat, edebiyat, tarih ve kültürel değerlerimize çevirsek ne zararı olur. Bence bu değerlerle uğraşan azınlığı tenzih ederim ama umursamazların sayısı fazladır.

            Kültürel faaliyet ve yayınlara ulaşmak biz Bursa’da oturanlar için hiç de zor değil. Kendinizi, çocuklarınızı, torunlarınızı bu değerlerle tanıştırmak için Bursa olsun ülkenin başka kentleri olsun hiç de geç kalmadınız. Hani 3 D görüntülü filmler vardır ya… Hepimiz kültür hazinelerimizi o gözlüklerle görebilmeli, tarihi yaşamışçasına beynimize kaydetmeliyiz.

            Kendimce” 3 D” yi şu şekilde açarak uyarlayabilirim.

            1. D : Dünü,

            2. D : Diğerlerini,

            3. D : Devamını

            ‘1. D’ : Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti Bursa’da çok sayıda tarihi eserlerimiz, gezilecek yerlerimiz vardır. Dünümüzdür, merak edilmelidir. Ayda bir kez bile olsa bir yerlere gidilmeli. Tarihi, yakın geçmişi de gözlerimizi kapatıp hayallerimizde yaşatmalıyız. Yaşadığımız yerdeki yerli turistler olarak geleceğimizin ataları olmayı hak etmeliyiz. Nereleri mi var? Nereleri yok ki…  Özellikle Bursa Osmangazi İlçesi sınırlarında bulunanları önceliyorum. Çünkü tarihimizin önemli bir kesitinin kalbi burada atmaya başladı. Pirinç Han, Koza Han, İpek Han, Geyve Han, Fidan Han, Tuz Han, Balibey Han’ların yerlerini, mimarisini bilmeli, görmeliyiz.

            Eski Kaplıca, Yeni Kaplıca, Kükürtlü Kaplıcaları, Çekirge Hamamı, Demirtaş Hamamı gibi şifalı suları bulunan tarihi, turistik, kültürel değerlerimizin özelliklerini tanımalıyız. Osmangazi ilçesi sınırları içerisinde en ünlü türbe ve anıt mezarlarımızdan olan Ulu Cami, Süleyman Çelebi Anıt Mezarı, Osmangazi Türbesi, Orhangazi Türbesi, Muradiye Cami ve Külliyesi gibi yerleri ziyaret ederek atalarımızla övünç duymalıyız. Yine saymakla bitiremeyeceğimiz turistik, tarihi ve kültürel yerlerimizden Fatih Sultan Mehmet’in çocukken altında oyun oynadığı, kılıç çalıştığı yaşlı ve ulu İnkaya Çınarı insanı başka zamanlara götürmede en etkili mekandır. Yine Osmangazi sınırları içinde görülmesi gereken yerler: Atatürk Müzesi, Tophane ve Tophane Saat Kulesi, Bursa Kalesi, Ördekli Kültür Merkezi, Sümbüllü Bahçe Konağı, Irgandı Köprüsü, Haraççıoğlu Medresesi, Karabaş-ı Veli Dergâhı Kültür Merkezi, Gurabani Laklakan Hastanesi, Merinos Tren İstasyonu’dur.

            Turizmde büyük isim yapan bembeyaz örtüsü ve yemyeşil ormanıyla Uludağ, motelleri, kayak merkezi ile turistleri kendine her zaman çekmiştir. Olimpos Dağı (Uludağ) efsane öyküleri birçok kitaplarda yer almıştır. İnkaya’dan sonra yukarılara çıktıkça tesislere ulaşmak mümkündür. Teleferik de ulaşımı sağlamada önemli bir yer tutar.

            Yıldırım ilçesi sınırları içerinde ise görülmesi gereken tarihi yerler; Balabey Kalesi, Emir Sultan Külliyesi, Emir Sultan Türbesi, Emir Sultan Hamamı, Emir Sultan Mezarlığı, ince işlerle çevrilmiş çeşmeleri, Çobanbey Türbesi, Hünkâr Köşkü, Cumalıkızık Köyü, Yeşil Külliyesi, Yeşil Camidir.

            Yapılaşmada ve yerleşim alanında büyük bir gelişim gösteren Nilüfer ilçesinde ise içinden geçen deresiyle hoş bir görüntü oluşmuş, turizme göz kırpan Misi Köyü, Ayvaini Mağarası, Gölyazı Köyü (Apolyont), Uluabat Gölü, Theodoros Kilisesi, H. Gergios, Aktopraklık Açıkhava Müzesi görülmesi gereken kültürel, turistik yerlerdir. Diğer ilçelerimizde de bu kadar olmasa da her birinde tarihi kalıntılar, turizme dayalı yerler mevcuttur. Merak ettikçe, araştırılır; araştırdıkça gezilir, gezdikçe ferahlarız. Dünü görmeliyiz, gezmeliyiz.

            ‘2. D’ Camiler şehri Bursa’nın sayısız camileri, tarihi yerleri ve tarihi yaşatan insanlarıdır. Köylerini, derelerini, ulu ağaçlarını, göllerini de yakından görmek, damarlarımızda hissetmektir.

            ‘3. D’ ise “devamını” demek olarak uyarlamıştım. Bu sınıfa da şehrimize yeni kazandırılan ve kazandırılacak olan eserleri, turistik ve spor alanlarını farz etmiştim. SUKAYPARK, Demirtaş Atıcılar Spor Tesisleri, yeni yeni yapılan yüzme havuzları gibi adrenalin yükselebileceği, bedenin ve zihnin tazelenebileceği yerlerimizdir.

            Örneğin bir de zaman saati ile tarihe gitmiş gibi İstanbul Panoramik Müzesi’nden daha büyük olan Osmangazi Belediyesi’nin Bursa 1326 Panoramik Müzesi’nin hayata geçmesidir. Ressamlar gerçekten harika çizimlerle o zamanı resmetmişler, bizlere tarihi kısa bir süreliğine de olsa hissettirerek duygusal anlara sürüklemişlerdir.

            Seyyahların seyyahı Evliya Çelebi önce İstanbul’un her yerini gezmiş ve dağlara bakarak “Buraları görmeden dünyadan göçülmez” demiş. Daha sonra da ünlü gezgin diyar diyar gezerek garbı şarkla buluşturmuş.

            Tatil günlerimizi deniz kenarlarında kumlara yatarak günün bitmesini beklemeyi bırakarak biraz da yaylalara, ormanlara, göl kenarlarına, nehir kenarlarına, şelale diplerine, tarihi eserleri gezmeye davet ediyorum. Değeri bilinse yurdumuzun batısında olduğu gibi doğusunda, Trakya’sında, kuzeyinde, güneyinde, her yerinde gezmeye, görmeye değecek yerler bulabilirsiniz. Bastığımız her adımda toprak neler anlatıyor kim bilir? Neler oldu, neler geçti? Bu yerleri gezmeye, öğrenmeye zaman ve ömür yeter mi?

            İşin maddiyat tarafını bir an için unutup, biz de şehrimizin “Evliya Çelebi” si olabilmeli, sonraki rotamızı da tıpkı onun gibi yakın çevremize ve daha sonra diğer yerlere yöneltip ömrümüzün, gücümüzün yettiği yere kadar gezmeye, tanımaya hevesli olmalıyız. Bakın bakalım hayatınız farklı bir açıdan huzura doğru yollarda bin bir renkli, bin bir gece masalı gibi geçiyor mu, geçmiyor mu?

            Üç boyutlu görerek üç boyutlu yaşama dalmanın ümidiyle yaşayalım. Bir gün o günler gelebilir. En azından tamamı olmasa da bir kısmını görebiliriz. Yeter ki isteyelim.