ARZU ULAŞ TAYBOĞA/ULAŞILAMAYAN AŞK

Ben Ahmet. Her taşrada, köyde yaşayan köy okulunun olmadığı çocuklar gibi ben de okumayı çok seviyor ve istiyordum. Köyümüzde okul yoktu. O yüzden de erken yaşta okula başlayamamıştım. Sırf okumak için babama ısrar edip çok geç yaşta da olsa 13 yaşlarında başka bir köyde okumaya başladım. Köyümüze uzak olduğu için her sabah şafak vakti uyanır, anamın bıraktığı peynir, köy ekmeği ve yumurtadan ibaret azığımı alır; köy dolmuşuna sabahın köründe biner, akşam tekrar evime dönerdim.

4. sınıfa kadar devam ettim okumaya. Benim hayatımı değiştiren hikâyem bu okul yıllarında başladı. Okul küçücüktü. Her sınıf mevcudu 40-50  ya da daha fazla öğrencilerden oluşan şirin mi şirin bir köy okuluydu. Çok kalabalıktı çünkü çevre köylerden de gelen öğrenciler vardı. Okula gittiğim köyün bir imamının Şeyma isminde tek bir kızı vardı.

Nedeni bilemediğim bir heyecan kaplamıştı beni Şeyma’yı ilk gördüğümde. Ona karşı bir sıcaklık bir sevgi seli oluştu içimde. Aynı duyguları Şeyma da hissetmiş, zamanla birbirimizi sevmeye başlamıştık. Günün her anı her saniyesi birlikteydik. Her anımız çocuksu bir sevgiyle, neşe ve mutlulukla geçerdi.

Sınıfımız 40 kişilikti. Öğretmenimiz sınıfı sekizli gruplara ayırmış, her gruba da ayrı bir isim vermişti. Bizim grubumuzun adı da güneş grubu idi. Şeyma’yla  aynı gruba düşmüştük. Bu da sevincimizi ikiye katlamıştı. Her grup kendi içinde başkan, sözcü ve üyelerini belirlerdi. Ben grup baskanı seçilmiştim. Şeyma da yardımcı başkan seçilmişti. Diğer arkadaşlar sözcü ve üye seçilmişlerdi. Her grup her dersin konularını haftada bir kez  kendi aralarında grup çalışmasıyla hazırlar sınıfta sunum yaparlardı. Başarılı olan her gruba ödüller verirdi öğretmenimiz. Şeyma’yla yan yana otururduk ve de çok çalışkan başarılı öğrencilerdik. Çok mutluyduk birlikte olmaktan, akşam olmasını hiç mi hiç istemezdik. Şeyma’nın bir tane gümüş yüzüğü vardı. Akşama kadar parmağıma takardı ve akşam annem yüzüğü sorabilir diye benden alırdı. Şeyma o kadar güzeldi ki köydeki herkes onu çok severdi. Kadın, çoluk çocuk herkes çok severdi. Çok güzeldi, bakımlıydı; güzel sözlü, hoş görülü, güzel giyinen, temiz titiz biriydi. Anne ve babası üstüne çok titrerdi. Ben de herkes gibi sevmiştim onu. Hatta daha fazla sevmiştim. Bir arada olduğumuz her an hiç ayrılmazdık ta ki akşam eve dönünceye kadar. Ne zaman sabah olacak ,ne zaman okula gideceğim, Şeyma’yı ne zaman göreceğim diye kendi kendime düşüncelere dalar dururdum.

Her geçen gün birbirimize olan sevgimiz artıyordu. İkimiz de birbirimizden başka bir şey düşünemiyorduk, aklımıza başka bir şey gelmiyordu. Yıllar birbiri ardınca ilerledi 3.sınıfı da bitirdik. Yaz tatiline girmiştik. Tatilde günler, aylar bana zindan gibi geliyordu. Bir an evvel bitmesini okula gitmeyi istiyordum. Günleri sayıyordum her gün bir an evvel bitsin diye. Neyse ki okul günü gelmiş çatmış artık 4.sınıfa başlamıştık. Şeyma’mla bir kez daha kavuşmuştuk. Mutluluk içinde ve başarıyla geçen yıllarımız olmuştu ta ki hiç ayrılmak istemediğimiz bir yarı yıl dönemine gelinceye kadar. Ocak ayının 15.inde karne tatilindeydik. Tatilleri oldum olası hiç sevmemiştim. Çünkü Şeyma’mdan ayrılma sebebim olmuştu. Şubat tatilinin üzerinden bir hafta geçmişti. Hafta sonu akşam babamla amcamın evine ilçeye oturmaya gitmistik. Bizim köyden bir komşu, Mehmet Amca da o gün ilçeye gitmiş oradan da  amcamlara gelmişti. Çok üzgündü. Babamlar neden üzgün olduğunu sordu. Mehmet Amca  köyün imamının kızı Şeyma’nın  hastalanıp vefat etiğini söyledi. Bir anda kendimi kaybetmiştim. Sevdiğim kız Şeyma ölmüş müydü ?Hayır, bu gerçek olamaz deyip adeta çıldırmıştım. Ağlamaktan kendime gelemediğim, sonra aradan kaç gün geçtiğini hiç bilemediğim, boşlukta dolaştığım bir yarıyıl tatili olmuştu. Günler gelip geçmiş okul vakti gelmişti. Hâlâ Şeyma’nın ölümünü kabullenememiştim. Sanki okula gidince onu yine orada bulacaktım. İçimde çocukça bir ümitle kalkıp okula gittim. Baktım Şeyma sırasında yoktu, yeri bomboştu. Tüm kızlar, arkadaşlarımız karalar bağlamış, öğretmenlerimiz desen, bıçak vursan kanları akmayacak şekilde üzgündüler. O an tüm hayallerim yıkılmıştı. Şeyma’yla beraber tüm umutlarımda yitip gitmişti sanki. Onun yokluğunda artık okumamında bir anlamı olmayacağını, onun hatıralarıyla dolu anları düşünerek artık onsuz okuyamayacağımı anlamıştım. Sırf bu yüzden okulu bırakmaya karar vermiştim. Ve çok sevdiğim Şeyma’mın çıktığı bu sonsuz yolculuk benim de okul kariyerimin de sonu olmuştu. Artık hayatıma Şeyma’sız devam edecektim. Uzun zaman geçirdiğim buhranlar sonunda ölenle ölünmese de hatırasını yüreğime gömüp herkes gibi hayatıma devam etmeye, kadere rıza göstermeye başlamıştım. Okul hayatıma son verip inşaat işine girmiştim. İşle uğraşırken Şeyma’yı daha az düşünmeye yokluğuna da alışmaya başlamıştım. Ama yine de yıllara rağmen izi hiç silinmeyen derin bir yara açmıştı yüreğimde.

Yıllar sonra hayat bir su gibi akıp geçtikçe hayatıma sevgili niyetiyle aldığım insanlar oldu.

One thought on “ARZU ULAŞ TAYBOĞA/ULAŞILAMAYAN AŞK

  1. Şair yönümüzü biliyorduk. Yazarlıkta da yetenekliymişsiniz . Gönülden kutluyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir