HALE AŞKIN/BİR ÖZERK DEVLET GAGAVUZYA

BİR ÖZERK DEVLET GAGAVUZYA

Gagavuzya’nın başkenti  Komrat’a bu ikinci gelişim. Bir yıl önce ilk geldiğimde yine bir bahar mevsimiydi. Bu mevsimde buranın muhteşem bir güzelliğe sahip olduğunu söyleyebilirim. Gagavuzya neresidir, nasıl bir yerdir? Kısaca bahsedelim.

Başkenti Komrat olan Gagavuzya, Moldova’ya bağlı özerk bir devlettir. Ülkeye ismini veren Gagavuzlar, Oğuz Türk’ü kökenlidir. Gagavuz kelimesinin Gök-Oğuzdan türediği düşünülmektedir. Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin dağılmasıyla, 19 Ağustos 1990’da bağımsızlığını ilan etmiştir. Gagavuzlar, Türk dünyasının batı ucunda yaşayan Ortodoks Hıristiyanlığı benimsemiş bir Türk kavmidir. Bütün gelenek görenek ve aile yapısı itibariyle Anadolu kültürüne çok yakınlar. Sadece inanç farkı var.

Yaşça büyük olanlara “nasılsın, iyi misin?” diye sorulduğunda mutlaka “şükür Allah’a”  cümlesini kullanıyorlar.

Genç nüfusun çoğunluğu çalışmak için yurt dışına gidiyor. Erkekler Rusya’ya, kadınlar ise Türkiye’ye çalışmaya gidiyorlarmış.

Ruslarla evlenen bir hayli çokmuş. Artık Melez bir nesil diyebiliriz. Yeni nesil tamamen Rusça konuştuğu için Gagavuz dilini bilmiyorlar.

Son zamanlarda, Ukrayna’daki savaştan dolayı Gagavuzya’ya birçok Ukraynalı göç etmiş.

İlk defa 1817 tarihli Rus nüfus sayımındaki belgelerde geçen Gagavuz adı, Türkiye’de ve dünyada Gagavuz şeklinde kullanılmaktadır.

Ana dilleri Türkçe olmasına rağmen, yeni nesil nüfus, Rusça ve Rumenceyi kullandığı için Gagavuz Türkçesi unutulmaya yüz tutmuş. Yaşlıları dışında Gagavuzca’yı bilen ve konuşan yok denecek kadar az.

Para birimi; Moldova Leyi (MDL)

Türkiye Gagavuzya’ya  birçok destekte bulunmuş. Yollarını yaptırmış, hastane ve okullar yaptırmış.

TİKA’nın desteğiyle Komrat Üniversitesi kurulmuş.

Komrat Üniversitesinde, Türkiye’den görevlendirilen Türk hocalarımız Türkçe dersi vermekte.

Yine TİKA’nın yaptırmış olduğu Mustafa Kemal Atatürk Kütüphanesinde de Türk hocalarımız Türkçe dersi vermekteler.

Gagavuzya bölgesinde eğitim veren ilkokul, ortaokul, lise olmak üzere toplam elli beş okul bulunmaktadır.

Süleyman Demirel Gagavuzya’dan desteğini hiç esirgememiş. Süleyman Demirel ismi, Gagavuz halkının dilinden düşmüyor. Yapılan iyilikleri unutmuyor, dualarını da esirgemiyorlar.

Gagavuzya’nın en büyük köyü olan Kongaz Köyünde lise yokmuş. Süleyman Demirel oraya bir lise yaptırmış.

Adı:Kongaz Süleyman Demirel Türk-Moldovan Lisesi.

Uluslararası bu okulda hem Gagavuz öğretmenler hem de Türkiye’den görevli gelen Türk öğretmenler Rus, Gagavuz, Bulgar, Ukraynalı, Moldovan öğrencilere eğitim vermektedirler. Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik dersleri, Biyoloji öğretmeni olan kızım da dahil olmak üzere, Türk öğretmenler tarafından İngilizce olarak anlatılmaktadır.

Gagavuzya genel olarak hem içme suyunda, hem de arazi sulamada su sıkıntısı yaşamış. İçme suları kirli ve içilmez iken, yine Rahmetli Süleyman Demirel’in desteğiyle  sağlıklı içme suyuna kavuşmuşlar.

Halâ Türkiye’nin (TİKA) desteğiyle, ülke içinde ve ülkeler arası otoyollar yapılıyor. Türk mühendislerimizi burada sıkça görmek mümkün.

-Biraz da Gagavuzya’nın gelir kaynağından bahsedelim;

Gelir kaynakları genelde tarıma dayanıyor. Bölgede üretilen ürünlerin başında buğday, ayçekirdeği, lahana, havuç, patates, elma, erik, ceviz ve üzüm geliyor. Üzüm demişken, şaraplarının da  dünyaca meşhur olduğunu söylemeden geçmeyelim. Köyde yaşayan ailelerin hemen hemen hepsinin şaraplık üzüm bağları var. Komrat, şarap fabrikaları ve şaraplarıyla ünlü bir şehir.

-Gagavuzya Yortuları:

Gagavuz’ların yortu adını verdikleri birçok milli bayramları vardır. Bu bayramlarda ülkede resmi tatil ilan ediliyor.

Yortulae Gagavuz halkı için çok önem taşıyor.

-Hıdırellez yortusu

-Kurban yortusu

-Şarap yortusu

-Kasım ayı yortusu vs.

Yortular; geleneksel kıyafetleriyle Kafkas folklörü, milli marşlar, el sanatları ve yöresel yemekler sergilenerek, büyük bir coşkuyla resmi olarak kutlanıyor.

-Gagavuzya’nın başkenti Komrat’la ilgili kişisel gözlemlerimi ve edindiğim bilgileri paylaşmak isterim.

-Her iki tarafı da yemyeşil ceviz ağaçlarıyla sıralanmış geniş iki cadde üzerinde kurulu küçük ama sevimli bir şehir Komrat. Bol ağaçlı caddeler ve çiçek bahçesini anımsatan sokakları dikkat çekiyor. Orta refüjler, kaldırımlar ve ağaç dipleri bile çiçeklendirilmiş. Parklarda sıvama pembe çiçekleriyle göz kamaştıran sakura ağaçları insanı büyülüyor. Her yer çiçek bahçesi gibi rengarenk. Güller, lilyumlar, sardunyalar, kokuları birbirine karışmış mis kokulu çiçekler, ıhlamurlar, at kestaneleri ayrı bir güzellik katıyor.

Maddi durumu iyi olan aileler Dom dedikleri, bahçe içinde bulunan müstakil evlerde yaşıyor. Tüm evlerin ve bahçelerin büyüklüğü aynı ölçüde. Her aile kendi bahçesinde  şaraplık üzüm ve meyve ağaçları yetiştiriyor. Çeşitli çiçeklerle de bahçeyi güzelleştiriyorlar. Halkın bir kısmı da Sovyetler Birliği zamanında Komrat’ın merkezine yapılan sadece beş sitede yaşıyor.

Dikkatimi çeken şeylerden biri de, bu şehirde yeni binaya rastlanmıyor. Sebebi, hem okumak için hem de iş sahası olmadığı gerekçesiyle gençler yurt dışına gidiyormuş. Burada sadece ebeveynler yaşadığı için yeni yerleşim yerlerine ihtiyaç olmadığı söyleniyor. Dolayısıyla yeni binalar da yapılmıyormuş.

-Komrat’ta yaşam:

Şehirdeki tüm işyerleri, dükkânlar, mağazalar ve pazar yeri saat 14.00’te resmî olarak kapanıyor. Sadece kafeler, restoranlar ve marketler saat 22.00’ye kadar açık kalıyor.

Gençleri el sanatlarında, sporda, dansta ve müzikte çok başarılı olsalar da okuyarak meslek edinmeye hevesli değiller. Kitap okuyan çok fazla olmadığı için şehirde sadece bir kitapçı bir de kırtasiye dükkânı bulunuyor. 

Şehirde hiç erkek berberi olmaması nedeniyle kadın kuaförler aynı salonda hem erkekleri saç-sakal tıraşı ediyor hem de kadınlara hizmet veriyor.

Ülkenin erkekleri yurt dışına çalışmaya gittikleri için çoğu iş, kadınlara düşüyor. Bu ülkenin kadınları hiç gocunmadan her türlü işin üstesinden geliyor.

Mesela; Pazartesi hariç, haftanın altı günü pazar var. Et pazarında domuz eti çoğunlukta, dana ve kuzu eti satan bir ya da iki kişi var.

Et pazarında ve diğer pazarda çalışanların çoğunluğu kadın. Bazen onlarla durup sohbet ediyorum. Soruyorum ister istemez: “Her işi siz kadınlar yapıyorsunuz, yorucu ve sıkıcı olmuyor mu? Saat 14.00’te her yer kapanıyor, dolayısıyla hayat duruyor. Bu yaşam sıkıcı olmuyor mu sizin için?” “Hayır, biz mutluyuz, hayatımızdan memnunuz. ” diyorlar. Gerçekten de mutlular. Bulduklarıyla yetinmeyi kabullenmişler.

Et pazarında kasaplık yapan kadın da mutlu, hem kadınları hem erkekleri tıraş eden kadın da mutlu. Gündüz okula gidip öğretmenlik yapıp akşam evine geldiğinde evinin bahçesinde de erkek gibi çalışan kadın da mutlu.

Özerkliği alıp, özgürlüklerine kavuştuklarına şükrediyorlar. Zamanında yaşadıkları zorlukları gözleri dolarak anlatıyor insanlar.

-Dikkatimi çeken bir şey daha oldu burada. Her Gagavuz ailesinin yaşam şekli aynı. Evdeki sofralarında yemekte su bulundurmuyorlar. Ama mutlaka şarap oluyor. Kendi evlerinde yaptıkları şaraplarını yemeklerde su yerine tüketiyorlar. Suyun şişirdiğini ve şarabın faydalı olduğunu savunuyorlar. Hasta oldukları zaman şarap daha fazla tüketiliyormuş. Sözüm ona gribe nezleye  karşı koruyormuş. Bir Gagavuz ailesine misafir olacaksanız, suyunuzu yanınızda götürmeyi unutmayın.

Her ne olursa olsun, ben bu ülkenin insanının misafirperverliğini, sıcakkanlılığını, pozitif oluşunu, her şeye rağmen mutlu oluşunu, hayata güzel bakışını, yarından umutlu oluşunu çok sevdim.

Belki bir başka baharda yine kucaklarım Gagavuz dostlarımı.

Dili, dîni, ırkı ne olursa olsun, sevgi evrenseldir.

Ne Mutlu sevene sevilene.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir