ABDULVAHAP UNCU/ KASIM

KASIM

Yaşam boyu kaç mevsim geçti? Kaçıncı mevsimin rüzgârı esti yüreğimizde? Hangi mevsimin yağmuru değdi yüzümüze? Bilmiyoruz! Bilemiyoruz! Bilmek ister miydik?  Bilmek ya da bilmemek değil asıl mesele! Asıl mesele yaşayabildik mi yeterince. Mevsimi anlayabildik mi? Mevsimi sevebildik mi? Mevsimlerden   kış, aylardan kasım.  Hoş geldin der dururuz… Kışa mı seslenir insan; yoksa kasım  ayının  çiseleyen  yağmuruna  mı?  Soğuğa mı aldırış etmez; yoksa rüzgâra mı  fısıldar sesini? Ne  kadar  çok  soru birikti. Ne kadar çok cevap verildi. Hepsi seni bekledi. Hepsi seni özledi. Bir mevsim  daha çıkageldin  bizlere .

Kasım ayı seni sevmeyen yoktur. Kimi yağmurun altında ıslanmak kimi gökyüzüne başını  kaldırıp  haykırmak kimi rüzgara  karşı  durmadan   yürümek  ister. Ömürlük  sevmeyi, yüreğinin   sesini  dinlemeyi, kıymet  bilmeyi, huzuru, dinginliği  hatırlatır . Hayallere  dalmayı , denize  olta  atmayı , martıların  güzel  sesini , gecenin  ayazında  aya bakıp uykuya  dalmayı  hatırlatır  bize .

Yağmur  yağdığında  toprağa  bıraktığın  koku  ayrı  bir  güzel.  Fırtınanın  başlangıcında kendini  rüzgara  teslim  etmen  ayrı  bir  güzel  olur  kasım ayında. Ne  kadar  seven  bekledi  senin  gelmeni. Ne  kadar  özlemiş  yağmur  seni .  Dalgalar  seni  beklermiş   kıyıya  çarpmak  için.  Seni  beklemiş   balıkçılar  oltayı  denize  atmak  için. Bir  sıcak  çayın  özlemi  gelmiş   gecenin  ayazında.

Kasım  ayı  sen  ne  güzelsin  öyle … Yüreğimizde   sevgiyi  yeniden  yeşerttin. Kasım  ayı  bir  başka  yaşanırsın sen. Yaşantımıza güzellik,  yüzümüze  tebessüm, fikrimize  yenilik, hayallerimize  yeniden  kavuşmayı  katmaya  geldin .

Kasım  sen  yüreğimize, evimize  ne  güzel  girdin. Kaç  mevsim  seni  yaşayacağız? Kaç kere  daha  sana  sesleneceğiz?  Kaç  ömür  seni  yüreğimizde  taşıyacağız?  Hiç bilmiyoruz  inan!

Sen  yine  hoş geldin  Kasım.

MEKTUP

Bir mektup olsanız kime ne yazmak isterdiniz? Geçmişe mi? Yoksa hayata mı? Ne anlatmak isterdiniz? Ben size söz olup, kalem kalem, satır satır anlatayım.

Merhaba,

Ben mektup arkadaşın. Hal hatır sormak adetten olsa da ben sormuyorum. Yaşama ilk gözünü açtığın an başladı senin için üzüntüler, sevinçler, hayal kırıklıkları. Sevdiklerini hep yanında istesen de ayrılık kapıyı çalınca uzaklara gider, yeni bir yaşama başlarız. Alıştığın bir yaşam tarzından hiç bilmediğin ve alışması zaman alacak bir maceraya kapıyı aralarsın. Geçmişe bakıp durursun… Gözünde birer birer canlanır hatıralar. Yaşamak isteyip de yaşayamadığın güzel anlar aklına gelir. Ah keşke, dersin içinden ama nafile artık!

      Geçmişi unut, geleceği yaşa derim sana. Mazide kalan geri gelmez. Anın tadını çıkar, anı yaşa… Biliyorum, hayat seni yoruyor. Görüyorum, hayat seni anlamıyor. Sen yine de savaş bu hayatla. Sen yine düştükçe yeniden kalk ayağa. Sen güçlen ki etraftakiler seni örnek alsın. Sen hep mücadele ver ki herkes seni alkışlasın. Ah be hayat, nedir bu kadar gürültü? Ah be dünya, neden bu kadar düşünce? Hep akıllarda sorular, hep kalbe bir hüzün bırakıyor hayat.

     Güne sabahları mutlulukla uyan. Kuşların sesine kulak ver. Doğanın güzelliğine bak ve zamanın hiç durmadan ilerlediğini unutma… Sana bu güzel mektubu yazmak geldi içimden okudukça yaşamın tadını çıkar, okudukça yaşamın güzelliğini yaşa diye…

Sevgiyle kal.

,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir