Bir Yılbaşı Gecesi/ Nurcan Özküpeli

     Bugün eski yılı uğurlayıp, yeni yılı kucaklayacağımız gün. Yine hiçbir arkadaşımla program yapmadım. Her zamanki gibi tek başıma kutlayacağım. Annem teyzemlerde. Son birkaç senedir teyzemle ve yeğenlerimle geçiriyor bu geceyi. Gayet memnun hayatından. O memnun olduğu için ben de memnunum. Biraz alışveriş yaptıktan sonra, bildiğim güzel bir cafe’ye gittim. Kahvemi sipariş verip beklerken, arka masamdaki ailenin konuşmalarını mecburen dinlemeye başladım. Masama geçerken gayri ihtiyari göz ucuyla bakmıştım onlara. Mesleğim gereği biraz da gözlem yaparım elimde olmadan. Yazarım çünkü. Üç kişilik bir aileydi. Anne, baba ve 8-9 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir erkek çocuk. Baba sürekli sesini fazla yükseltmeden eşini azarlıyordu. Kadıncağız ona en ufak bir kışkırtmada bulunmadan sadece; ‘Yapma Vedat, bak çocuğu çok korkutuyorsun, lütfen evde konuşalım bunları’ diyordu. Konu neydi anlamamıştım ama, ne olursa olsun adam hem yanında çocuk olduğundan hem eşiyle herkesin olduğu bir yerde bu şekilde konuşmaması gerektiğinden, bana göre haksızdı. Ayrıca kadın; adam ne söylerse söylesin karşılık vermiyordu. Sadece çocuğunu düşünüp ‘evde konuşuruz bunları, lütfen’ diyordu. Bu sahne bana o kadar aşinaydı ki! Küçüklüğüm böyle geçmişti benim. Tadım kaçtı aniden. İçimi uzun zamandır kaplamayan o huzursuzluk kapladı. Arkama dönüp garsona seslenecek gibi yapıp çocuğa baktım. İçini çeke çeke ağlıyordu yavrucak. Az sonra adam karısına;

‘Annem haksız da olsa ondan özür dileyeceksin o kadar. Eğer dilemezsen evden çeker giderim ve boşarım seni’ diye eşine baskı yapınca, dayanamadım ve yerimden fırladım. Yanlarına gittim ve adama:

-Beyefendi, ailecek gelmişsiniz. Yanınızda pırlanta gibi çocuğunuz ve eşiniz var; ne güzel! Niçin deminden beri çocuğunuzun ağlamasına ve eşinizin sizden kaç defa rica etmesine rağmen, evinizde konuşmanız gereken şeyleri burada, üstelik onları azarlayarak konuşuyorsunuz?

-Sana ne kardeşim? El alemin derdinden sana ne? Tövbe tövbe! Başımı belaya sokacaksın. Git yerine otur, Allah aşkına!

Yumruklarımı var gücümle sıktım ama elimden gelebilecek en kibar şekilde açıklamaya gayret ettim;

-Bakın, sizin aranızdaki bir konuşma elbette hiç kimseyi ilgilendirmez ama evladınızın ağlayarak sizi dinlemesine bir insan olarak seyirci kalmamı beklemeyin benden.

Eşi minnet dolu ama korkak gözleriyle bana bakıyordu. Çocuk ise daha çok ağlamaya başladı ve birden bana:

-Babam evden gidecekmiş, dedi titreyen ses tonuyla. Annesi hemen çocuğu yatıştırmaya çalışırken ben de adama:

-Beyefendi, sizden benimle biraz kapının önüne gelmenizi rica ediyorum. Lütfen!

İstemeye istemeye kapının önüne çıktık Vedat Bey ile. Dışarıdaki bir masaya oturduk.

-Birader içeride sana biraz sert çıkıştım kusura bakma, dedi.

-Hiç önemli değil inanın. Ben en çok çocuğunuz için ve siz onu azarlarken evladından başka hiçbir şey için ricada bulunmayan eşiniz hakkında konuşmak istediğimden buraya çağırdım sizi. Bakın benim küçüklüğüm tıpkı bu sahnelerin aynısını yaşayarak geçti. Rahmetli babaannem yüzünden babam annemi yıllarca inanın boş yere hırpaladı. Ben babaannemden bu yüzden hep nefret ettim. Anneme evliliği boyunca kan kusturdu. Sonunda annem ve babam ayrıldı. Ben travma üstüne travma yaşadım. Ve babaannem onlar boşandıktan bir yıl sonra öldü. İnanın yıllarca tedavi gördüm. Annem deseniz öyle. Haydi ben büyüdüm ve yazar oldum. Yaşadıklarımı bir şekilde yazarak okurlarımla paylaştım. Acılarımı sarmayı öğrendim bu şekilde. Ama evlenemedim. Bir yuva kuramadım. Korkuyorum hala çünkü. Bu duygumla baş etmeyi öğrenemedim sırf babam yüzünden. Annem ise ilaçlarla bile iyileşemedi. Ne olursa olsun, kim olursa olsun, yapmayın beyefendi. Aile huzuru bambaşka bir şey. Bir kere bozuldu mu tamiri mümkün olmuyor.

Vedat Bey, elleriyle yüzünü kapattı ve ağlamaya başladı. Bir yandan da utanarak bakıyordu bana yan gözüyle.

-Lütfen, içinizde tutmayın. Ağlayın ve rahatlayın.

Bir süre sessizce oturduk öyle. Vedat bey sadece ara ara içini çekiyor ve ağlıyordu. Neden sonra;

-Benim annem haksız zaten ben bunu biliyorum. Kızı sürekli huzursuz etmeye çalışıyor. Benimde başımın etini yiyor. Ben de ona karşı koyamadığım için melek gibi karımı suçlayıp duruyorum. Sırf ona sözümü geçirebildiğim için,  dedi.

Aynı benim annemin başına gelen şeydi bu. Dinlemeye devam ettim ezbere bildiğim, ama bu sefer onların başına gelen hikayeyi.

-Annemle konuşacağım. Sağlığı yerinde çok şükür. Tek başına yaşıyor. Babam sizlere ömür beş yıl önce öldü. Annem o günden beri bizimle daha doğrusu hanımla uğraşıyor. Yetti ama artık. Allah senden razı olsun kardeş. Sayende gözlerim açıldı. Konuşup bu meseleyi halledeceğim. Söz veriyorum bak sana da.

Çok sevinmiştim. Sevincimden içimde zar zor tuttuğum gözyaşlarım sel oldu aktı bir süre.

-İçeri girelim kardeş. Gel bizimle otur sen de. Sana bir kahve söyleyeyim. Benim yüzümden zehir oldu kahven zaten.

İçeri girdiğimizde eşi ve çocuğu merakla bize bakıyorlardı.

-Kardeş deminden beri sohbet ediyoruz. Bir adını sormadım sana hala. Kusura bakma adın neydi?

-Cem, dedim.

-Bak bu oğlum Sedat, bu da eşim Arzu.

Arzu hanım yine minnetle yüzüme bakarak ‘Memnun oldum’ dedi. Sedat ise suskundu hala.

-Sedat, hangi süper kahramanları seviyorsun? diye sorup bir sohbet açmak istedim.

-Superman, diye cevap verdi.

-Neden diye sorduğumda;

-Çünkü insanlara yardım ediyor ve uçuyor hep.

-O zaman sen de belki pilot olmak istersin büyüyünce. Onlar da uçuyorlar.

-Olacağım zaten. Hele bir büyüyeyim de.

      Hep birlikte gülüştük ve afiyetle kahvemi içtim. Birbirimize telefonlarımızı verdik. Vedat bu görüşmeden sonra gerçekten sözünü tuttu ve annesini hayatlarına karışmaması için uyardı. Sedat farkında olmadı belki ama uçurumun köşesinden döndü ve mutlu bir çocuk olarak devam etti hayatına. Ara sıra görüşüyor ve bir araya geliyoruz. Vedat’la halı saha maçlarına, araba fuarlarına gidiyor bazen de yorgunluk atmak ve bira içmek için buluşuyoruz. Bana gelince; hiç kaybolmayan ama yazarak dizginlediğim travmalarımı, çıkmak için can attığı yere tekrar kilitledim. İçim rahatladı. O huzursuzluğum gitti. Hayatta kötü giden şeyler var ama iyi giden şeyler de var. Yeter ki biraz insanların hakkını kendilerine teslim etmesini bilelim. Empati yapmak isteyelim. Bu akşam onlara davetliyim. Tanışmamızın üzerinden tam bir yıl geçti. Yine bir yılbaşı günü. Annem yine teyzemlerde. Ve ben yine arkadaşlarımla program yapmama rağmen yalnız geçirmeye niyetliyken, onları kıramadığım için gideceğime dair söz verdim. Sedat’a kocaman bir Superman oyuncağı aldım. Ve hazırlanıp, dostlarımla güzel bir akşam geçirmek için evden dışarı çıktım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir