MAZLUM ÇETİNKAYA/VEDA APARTMANI

Veda Apartmanı*

Veda Apartmanı’na veda ediyordu herkes. Sessiz bir şarkıdan kalan küçük bir gitara sarılmıştır bir çocuk. Sesler, seslenişler, sessizlikler arasında; Hal yujad ‘ahad hunak fi Hatay? (Hatay, orada kimse var mı?)

Küçük bir ses bile umudu yeşertecekti. Ama ses yok, ses yok, sesssss… Parçalı bir kalp, parçalı bir bulut altında parçalı bir ölüme dönüşmüştü. Çocuk, en son annesini hatırlamıştı, bir de kucağındaki gitara fısıldadığı şarkıyı. Anne su var mı, anne ölme, anne beni bekle, anne kurtulacağız! Hatay’da bir apartman, Veda Apartmanı, içinde telleri kopmuş bir gitar. Soğuk, çok soğuk, gitar ve çocuk üşüyor, İspanyol askerlerinin sesi yankılanıyordu: Hay alguien ahi? (kimse var mı orada)

Bedenler ikiye ayrıldı o akşam; hayat ve felaket diye. Pencereden bir taş koptu, duvardan, yüksekten bir taş koptu. Bedenler ikiye ayrıldı, bulunanlar ve bulanmayanlar diye. Hatayca sesleniyor başka biri Veda Apartmanı’na Hal yujad ‘ahad hunak fi Hatay? (Hatay, orada kimse var mı?)

Moni boncuğum dedim çocuğun parmaklarını görünce. Döndüm senin eski bir resmine baktım, gözüne dokunan kalemler kırılmış gibiydi.  Bir masaya oturmuştum, senin de dokunduğun o masaya. Kalbimiz hassas bir teraziden geçiyor: balolar, resepsiyonlar, kahkahalar…

O günü hatırladım; mevsimlerin adını sayıyordum, sen sırtını dönmüş yaşıyordun, insan sırtını dönüp yaşarmış. Kalkıp bir boşluğa gidiyorum sonra, ayaklarımdan başlayan eski bir karıncalanmayla hatırlıyorum gidişini.  Bu sokağın sahibini tanıyorum, insan hem bir boşluğun hem de kendinin sahibi olabilir mi? Nasıl olur dedim, seninle baktığımız o eskici dükkânında kendimi hatırladım, zamanı, benden gidenleri,  içime bırakılan bir ölüm, içimde bir ölüm,  içinde bir ölüm Veda Apartmanı.

“Kevengin yolları”nda hatırladım yüzünü, o yere koşuşunu, telaşını, eskiden kalma o sevincini, o gitarı tutan ince parmaklarını, İspanyolca bir şarkıyı seslendirişini… İşte bugün bir daha geldim, yasımı ve düşlerimi bırakıyorum buraya. Bir nokta gibiydin, annene bir nokta gibi sarıldın, seslendin, sustun… Boncuğum, ortasında yalnızlıklar dizili boncuğum, bu mektubu sana dokunduğum o masalın içinde yazıyorum.

Güle güle.

Moni boncuğum benim.

*İskenderun’da Eda Apartmanı’nda hayatını kaybeden ikiz kardeşler Deniz ve Zeynep Şahutoğlu anısına.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir