GÜLTEN DOĞRUYOL İNCESU/ZİHİN KUŞU

Zihin Kuşu

Pencereden içeri giren ve fırtınaya dönmek için çırpınan rüzgâr, umursamaz soğukkanlı bir cellat gibi önce perdeleri, sonra yerdeki halının püsküllerini, duvara tırmanıp orada asılı duran kırlarda koşarken çok mutlu görünen minik kız çocuğu tablosunu ve koltuğun dibine oturmuş, odadaki herhangi bir eşya gibi ilişmiş kadının siyah saçlarını savurdu.

Duvara dayalı koltuğun dibinde vücudunu toparlamaya çalışan bir engerek gibi duruyordu. Gözlerini yerdeki bir noktaya kilitlemiş, evrenin sırrını okuyor gibiydi.

Ölümün kokusu ciğerlerini dolduruncaya dek öylece oturdu. Yığıldı olduğu yere. Sonra bakışlarını hapsettiği o noktadan çekip aldı. Başını kaldırmadan gözlerini odanın içinde gezdirdi. Yerdeki ve kucağındaki kızıllığı fark etti. Kızılın en sevdiği tonuydu bu: Koyu karanlık. Zihni darmadağındı, kendini toparlanmaya çalıştı. Hem ömründe hiç duymadığı bir hafiflik hem de inanılmaz bir ağırlık hissetti. Felç olduğunu düşündü bir an. Kucağında kavuşturduğu ellerini ve parmaklarını kımıldattı önce, felç değildi. Uyuşmuş, kaskatı kesmişti vücudu. Yavaş yavaş çözülüyordu bedeni güneşe çıkmış bir yılan gibi. Peki ya hissettiği şey neydi? Anlam veremediği bir duygu vardı içinde: “Hiçlik “ duygusu. Hiçlik, bir duygu olabilir miydi? Boşluk değil, anlamsızlık değil, hiçlik.

Ayağa kalkmaya çalıştı. Öne doğru eğilerek ellerinden güç aldı, dizlerine ağırlığını verdi ve doğruldu. Akşamın kızılı odayı tutuştururken rüzgâr hafiflemişti; ama bedeninde ve ruhunda hissettiği o ağırlık eksilmemişti. Doğrulduğu yerden birden olanları hatırladı! Sakince kapıyı kilitleyişini, oda havalansın diye pencereyi açışını, en sevdiği kitapların arasına gizlediği silahı, silik bir hikâyedeki sıradan bir karakterin sonunu, yine sıradan ama kendi istediği gibi yazacak olmanın huzuruyla eline alıp gülümseyişini…

Birden arkasını döndü. Hırçınlığını geride bırakıp fırtınaya dönüşmekten vazgeçen, usulca yok olmaya doğru süzülen rüzgârın son kıpırtıları, odadaki cansız nesnelerden birine dönüşen bedenine ait siyah saçları okşuyordu. Yaşamın elleri ona merhametle son bir defa dokundu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir